Sabah ekstra erken kalkma krizleri derken; normal okul günlerinde kalkmak ve hazırlanıp servise yetişmek konusundan hiçbir sıkıntımız olmadığını da vurgulayarak yazmaya başlamak isterim. Yüzücü velisi olmak konusunda da aslında uzun uzun yazasım var hatta yarış maceraları, havuz maceraları, havuz çıkışında bekleyen velilerin dramı, memleketimden yüzme havuzu manzaraları konulu hazırlıklarım da var. Ama sıcağı sıcağına yazayım dediğim ilk konu; sabahları afyonu zor patlavan yüzücü yavruyu sabahın altısında havuza yetiştirmek (ya da yetiştirememek)

Bu noktada bilinmesi gereken en önemli şey; yetiştirmek ve yetiştirememek konusundaki başarının veliye değil; çocuğa ait olduğu gerçeğidir. (Konu karışık biraz)

Her Şeyi Yazamamak

Tam bu noktada bir önemli not yazmamda fayda var. Daha yeni yazmıştım; çocuklar okumaya başladığında her şeyi yazamaz oldum burada maalesef. Öyle ya bazı ebeveyn (ya da veli) taktikleri olsun; yaşanan bazı gerilim ve çözümlerin kişisel oluşu –ve tüm bunların artık konunun tüm muhatapları tarafından okunabiliyor oluşu- sebebiyle; ister istemez her şeyi tüm detaylar ve tüm açıklığıyla okumanız mümkün olmayacak. (Yapacak bir şey yok) (O değil İngilizce de okuyor yazıyor artık Z.)

Neyse; dün sabah antremana gitmek üzere hazırlanırken gözleri açılmış olsa da kendisi uyanmamış olan Z, yarı yarıya giyinmiş olsa da bir noktada antremana gitmekten vazgeçti ve orta çaplı bir krizin içinde bulduk birbirimizi. Pek çok kriz durumunda olduğu gibi öne sürülen sebeplerle gerçek olan sebepler birbirinden oldukça farklı ve kolay ilişki kurulamaz haldeydi. Öyle kibir noktada benim; “tamam yahu maden siyah tayt istiyorsun akşama çözeriz bu konuyu” sözüm krizi bambaşka bir boyuta sürükleyip “tayt istemiyorum ben” konulu farklı bir gerilime sebep olacaktı. Oldu da…

Sonuç, benim yatağıma birlikte geri dönülüş, biraz gözyaşlı da olsa bir süre sohbet ve sakinleme turları, bu esnada okulda bir arkadaşının koluna kalem kutusuyla vurmuş olmasının getirdiği kol (ve kalp) sızısı da gündeme gelip bir süre daha uyuma ve pırıl pırıl uyanıp okula gidiş. (Bak yine oldu; her şeyi yaz(a)mıyorum artık)

Okul yolunda şöyle bir ricam oldu kızımdan; “bu sabah yüzmeye gitmemene sebep olan sebepleri gerçek haliyle bir kağıda kompozisyon gibi yazar mısın” sonra da başka bir kağıda “konuyla ilgili çözüm önerilerini yazar mısın?” Akşam benim işten dönüşümle de birlikte okuruz.

Yüzmeyi bırakmamak ve bundan sonra Perşembe sabah antremanlarına da sorunsuz gitmek konusunda sözleşmiş olarak yaptık bu sohbet ve anlaşmayı. “Kompozisyon yazmam; madde madde yazarım” demesi benim için zaten uygundu. (Post-it’e maddeleme yapacağını öngörememiştim o esnada) “Okuduktan sonra yırtarım ama” dese de bu konuyu da gerektiğinde ilerde geri dönüp gerekli hatırlamalar için bu tip belgeler yazılır ve saklanır diyerek ikna ettikten sonra dağıldık. (Diyorum ya ne bileyip post-it gelecek sonuçta)

Çocuklarla Gerilim Yönetimi

Neyse; sonuçta burada da paylaştığım iki post-it var elimde. Soruna sebep olan durum daha net; mevsim geçişi ve hem evin hem dışarının de havuzun serinliği; hem de elbette akşam geç yatmanın sabah kalkışa etkileri. Kağıtta göreceğiniz çözümler dışında daha erken uyandırılmaya başlama; antrenörüne havuz sıcaklığıyla ilgili serzenişte bulunma vb. vb.

Neyse; uzun lafın kısası; çocuklarla gerilim anında dalaşmayın; mümkünse sakin kalın. Gerekiyorsa arayı çok açmadan, sakinleşince konuşun ya da yazışın. (Okuma yazmanın getirdiği bir avantaj) Yazışmanın avantajı ise elbette elinizde yazılı belge olması. Yani son söz; birlikte aldığınız ortak kararları yazılı hale getirin. Asın ya da saklayın. Hatırlamakta fayda var; çocuklar ortak alınmış kararlara uymakta bizden daha iyiler.