Month: Mart 2009 (page 2 of 2)

Altın Örümcek’te Baba Olmak

orumcekGeçen hafta aldığım birkaç güzel haberden biri de buydu.  Babaolmak.com Altın Örümcek 2008’de blog kategorsinde finale kalmıştı. (Bu arada çalıştığım şirketten bu sene toplam 8 finalist çıktı; daha önceki senelerde birçok finalist ve birçok kazanan çıkarmıştık) Bir çok profesyonel sitenin yanında (çıkardığımız diğer finalistleri kastediyorum) Babaolmak.com’un finalist olması beni asıl heyecanlandıran şey oldu. Sanıyorum amatör ve kişisel bir site oluşundan.

Bilmeyenler için Altın Örümcek’in ne olduğunu kendi sitelerinden alıntılayalım:

Altın Örümcek Web Ödülleri, web ve İnternet teknolojileri kullanılarak gerçekleştirilen başarılı projelerin daha iyi tanıtılması ve hak ettiği yeri bulması, bu alanda yapılacak yatırımların özendirilmesi ve gündem oluşturulması amacıyla gerçekleştirilen, geleneksel hale gelmiş Türkiye’deki ilk ve tek platform bağımsız organizasyondur.

2002 yılından bu yana Doruknet tarafından düzenli olarak gerçekleştirilen Altın Örümcek Web Ödülleri organizasyonu’nda, web ve internet teknolojileri, pazarlama ve iletişim alanlarında uzman ve tecrübeli jüri üyeleri her sene Türkiye’de gerçekleştirilen başarılı projeleri belirlemektedir.

Bilenler ise zaten biliyorlar. ALtın Örümcek ödüllerinin kategorileri, eleme yöntemleri,  misyonu, halk oylamasının yöntemi ve daha birçok konu, ben dahil, sektördeki herkesçe tartışılmakta  dolayısıyla o konuya girmenin yeri burası değil.

Bu sene halk oylamasında aynı kişilerin birden fazla oy kullanmasını engellemek için cep telefonuyla oylama yöntemini geliştirmişler. Örneğin Babaolmak.com’a oy vermek isterseniz ( verin diye değil, örnek olarak yahu :P)  ALTIN 908 yazıp 3969’a yollamanız yeterli. ;)

– 2008’in tüm kategorileri ve finalistlerini şu linkte bulabilirsiniz…
– Tesadüfen denk geldiğim Hakkı Ceylan’ın blogunda Altın Örümcek blog kategorisi ve finalistleri hakkında detaylı bir inceleme ve tespitler var…

Baba-Kız Haftasının Sonu

Geçtiğimiz haftayı, nerdeyse tüm hafta baba-kız yalnız geçirdik. Annemiz iş için yurtdışındayken,
Salı – Pazar arasında baba-kız takıldık. En başta gün gün burada yazarım diye düşünürken vakitsizlikten “toptan yazarım”a dönüşen tercih en sonunda tüm haftanın ardından ancak şimdi yazıya dönüşebiliyor.

Benzer durumda neler yapmak lazım, nelere dikkat etmek, nelere hazırlıklı olmak lazım diye yazmayı da düşünmüştüm ancak tüm haftayı gözden geçirdiğimde çok mantıklı olmadığına karar verdim çünkü Z., son derece sorunsuz ve uyumlu bir velet olduğundan nerdeyse hiçbir sıkıntı yaşamadık, anne özlemiyle bir kere bile psikopata bağlamadığından hatta aksine çok daha kolay bir çocuk haline geldiğinden bu yazım da ister istemez “şuna dikkat, buna dikkat” gibi önerilerden arınmış oldu.

Daha önce anne kız en uzun ayrılıkları sanırım 36-48 saat civarı olmuştu, o da uyuduktan sonra işten gelip uyanmadan işe gitme gibi sebeplerden “şehiriçi” uzak kalışlardı. Bu sefer evden salı sabahı çıkan eşim cumartesi gecesi kızımız uyuduktan sonra döndü… Arada neler mi oldu?

Öncelikle ben tüm hafta, kendisini bakıcısından vakitli teslim alabilmek için işten erken çıktım, ki normalde işten geç çıkan biri olarak tüm hafta Z. uyuduktan sonra uzun süre bilgisayar başındaydım. (Haliyle sabahları da birlikte uyandık)

Her gece alışılmış saatte uyudu Z. üstelik de annesi evdeyken uyuduğundan çok daha kolay ve sorunsuz, daha kısa sürede uyudu. Tabii ki yine eli tutuldu ama 10 dakikadan daha fazla sürmedi uyuması. Hatta en son gece normalde 9’da yatarken annesini karşılayabilmek için 10’a kadar ayakta tutulunca “benim uykum geldi, yatmaya gidiyorum ben” diyerek (cümle birebirdir bu arada) kendi başına odasına gidip, “babam beni yatağıma koysun” bile dedi. (Ve annesi gelmeden 20 dakika önce uyudu maalesef)

Sabahları 5-6 civarında uyandığında yanıma geldi ve benimle uyudu, buna da ilk sabah değil ama ikinci sabah “gel alayım seni” dediğimde “sen alma annem alsın” diye mızırdandığında başladık. (Tüm haftanın tek mızırdanması da bu oldu) Sadece son gece çok fazla uyanınca 02.00 sularında yanıma transfer oldu.  Bu arada iki başımıza koskoca yatakta yatıyor da olsak bana yatağı dar etmeyi başardı. Sonunda çareyi tüm yatağı ona bırakıp (kenarlara yastık bariyerlerle) ayakucuna kıvrılmakta buldum ki yine de sık sık dürtmeyi başardı.

Her gün bir iki kere anneyle telefonda konuşuldu ama son iki gün biraz daha isteksizce konuşmaya başladı. (Enteresan) Ancak son gün “teyzeni arayalım mı” sorusuna “annemle konuşalım” cevabı ile küslükten kolay kurtulduğunu göstergesi oldu. Bu arada, ilk günden itibaren annenin seyahatte olduğu 4-5 gün sonra geleceğini söyledik kendisine, kandırmak, durumu idare etmek gibi numaralara başvurmadık. Akşamlarımız zten eve geldiğim 18.00’dan onun uyuduğu 21.00a kadar sürüyordu. Bu süreyi de genelde ilk saat oyun oynamak, sonra yarım saat yemek hazırlığı, yarım saat yemek yeme, son bir saatte de kitap okuma, fotograf çekme veya banyo yapma gibi aktivitelerle gecirdik.

Son günümüzü, cumartesiyi ise 08.30’da Moda’da başbaşa kahvaltı ile başlayarak sokaklarda geçirdik. Yağmur sebebiyle ıslak ve kirli olan Moda çocuk parkından faydalanamadık ama BAST Cafe’de Dalton isimli kocaman bir Golden Retriever ile tanıştık ve kaynaştık sonra da Soysal amcanın yaramaz kedisi Kakao’yu ziyaret ettik, ardından asıl amcamıza gidip Çello’nun büyük gitar olmadığını, yayla çalındığını öğrenip üzerine de topaç çevirdik. 3 gibi arabamıza dönerken yağmura yakalandık ve arabaya biner binmez de tam üç saat sürecek bir uykuya daldık. (Neymiş, bol gezinti, bol aktivite, sokakları kucakta değil yürüyerek arşınlama, enerjinin dibine kadar sömürülmesi ve annenin yokluğunda dikkatin başka yerlere çekilmesi uyku konusunda şahane sonuç veriyormuş)

Çok da uzatmayayım. Çok keyifli ve beklediğimizden kolay bir hafta geçirdik. Annemizi özlesek de bunu çok sorun etmedik. Herkesin başlıcaa merakı ilk karşılaşmanın nasıl olacağıydı, Z, o konuda da pek açık vermeyip herhangi bir abartı göstermedi. Aksine herhangi bir kavuşma yokmuşçasına takıldı pazar sabahı. Sadece ara ara durup dururken annesine sarıldığı, yanağını yanağına yasladığı; gözlerine çok güzel, uzun ve derin derin baktığı oldu.

BU tip ayrılıklara alışık olabilmek adına benzer ayrılıkları ama daha kısa ama 4-5 güne varacak şekilde zaman zaman denemek lazımmış, onu gördüm. Tabi sadece çocuk tarafından değil, anne veya baba tarafından da bakmak lazım konuya… Belki başka bir fırsatta ;)

Souper!

Geçenlerde veletlerin yemek yemesini kolaylaştırıcı kaşık ve çatallarla ilgili linkler yayınlamıştım belki hatırlarsınız. Hatırlamazsanız hemen aşağıda veyahut şu linke tıklayarak da ulaşabilirsiniz.

O çatal ve kaşıkların biraz daha iyisini buldum bu sefer. Malum, devir süper kahramanlar devri. Üstelik bizler de benzer süper kahramanları ama okuyarak ama televizyonda seyrederek büyümüş ebeveynler olduğumuzdan ürünleri çocuklardan önce ebeveynlere beğendirmek gerektiği düşünülürse; son derece başarılı tasarımlarla karşı karşıyayız:

Souper!

Bu arada biraz daha tehlikeli bir kaşık da tam şu linkte… Kaşığın işlevi beni ürpertti…

Bu arada tüm bu tasarımlar Fred ve Arkadaşları‘nın işi…

Newer posts

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑