Tag: ayrılık

Tam Bir Yıl, İki Ev

Uzun zamandır Babaolmak.com’da yazmaya başlayacağım bir konu bu. Hep kıyısına kadar gelmiş olsam da belki de konunun hassasiyetinden ve ince ayar gerekliliğinden çevresinden dolandım. Belki de sadece zamanı gelmemişti. Ama biliyorum ki blog yazmaya başlamamın, blog yazmayı sevmemin en önemli sebeplerinden biri log tutmak, kayıt altına almak…
Continue reading

Baba Geri Döndü… (Ya da bir koca hafta nasıl da geçti…)

Saatlerdir yazmaya başlayacağım ama bir şekilde başlayamadım… Sanırım nereden başlasam, nasıl yazsam, nasıl bitirsem diye düşünmek ve “o yazma gazı”nın gelmemesi sebebiyle saati oldukça ilerlettim. Aslında öyle uzun uzadıya da bir şeyler yazmayacaktım… Zorunlu iznimin bir hafta önce bittiğinde, bir haftadır “evde bir baba” olduğumdan, bu sürenin büyük bir kısmında bilgisayar başına bile geçmediğimden, Z’nin son bir haftadaki keyfinden ve herkese “babam geldi, bir daha da gitmeyecek” deyişinden bahsedecektim.

Geceleri uyku öncesi hallerimizden, okuduğumuz kitap ve masallardan, yaptığımız ana okulu ziyaretinden, soğuk yüzünden çok vakit geçirmemiş olsak da kar yağarken dışarda geçirdiğimiz kısa süreden ve yaptığımız minik kardan adamdan da bahsetmek planlarım arasında var… Hala fotoğraf makinemi elime almayışımdan da bahsedebileceğim gibi asıl büyük olay “tuvalet eğitimi” denen konuya yaptığımız paldır küldür giriş de olabilir.

Ama sanırım bu ilk yazıcıkta hiçbirinden bahsetmeyeceğim. Her biri uzun uzun yazılmayı hak ediyor sanırım. Öte yandan daha yazabileceğim, birikmiş bir dolu şey de var. (Belki de bu yüzden nereden başlayacağımı bilememem) O yüzden şimdilik sadece teşekkür edeyim diyorum. Yokluğumun en başından itibaren mailler yazan, değişik sosyal platformlardan iyi dileklerini ve bir an önce kavuşmamızı dileyen, yorumlar yazan herkese iyi dileklerinden dolayı çok teşekkür ederim.

Yokluğumda bir süreliğine yok oluveren Babaolmak.com’u bir şekilde toparlayıp ayağa kaldıran Burak ve Simto’ya özel olarak teşekkür etmek lazım. (Buarada son 5 aydır siteye üye olan okuyuculara yeni yazı uyarıları mail ile ulaşmıyor olabilir böyle bir durumu fark ederseniz lütfen tekrar üye olun sağdaki sütundan)

Uzatmayayım dedim ama uzatmaya başladım bile şimdiden. Dolayısıyla kendimi tutayım ve en büyük teşekkürümü bir kez daha eşime ve ardından 2,5 yaşında bir kocaman kız olan Z’ye edeyim. Yazdığım ve yazacağım çok şey var ikisine de – ki çoğu da yazarak anlatlamaz şeyler korkarım ki… (Ve kusura bakmayın, bu kısım aramızda ;) )

Neyse… Baba geri döndü…

Bir veda mektubu…

Böceğim, kuşum… Bu mektubu sana son 2-3 hafta içinde defalarca yazdım, defalarca sildim, defalarca yırttım, tekrar tekrar başladım, tekrar tekrar yırttım. Hepsini kafamda yazdım. Bazı seferler yazmaktan kaçtım bazen yazmaya sarıldım. şu son bir kaç haftadır seni bir farklı seyrettim. Uyurken, yalnız başına oynarken, birlikte oynarken, denize girerken, yüzerken (evet kolluklarla süper yüzüyorsun), koşarken…

Bu mektubu ilk yazmaya başladığımda her şey çok çok daha fazla belirsizdi o yüzden de çok daha farklı yönlere gittiği başka başka yazılara dönüştüğü oldu. şimdi ise durum öncekinden çok farklı. Belirsizlikler kısmen azaldı. En önemli belirsizlik çok büyük bir şans eseri belki de olabilecek en iyi şekilde somutlaştı…

Kuşum… Bir süreliğine evden gidiyorum. Baştaki kadar büyük belirsizlikler yok ama artık… Uzun yılardır ertelediğim bir işi halletmeye, büyükçe bir kamburdan kurtulmaya gidiyorum. Bu işi bu kadar ertelediğim için ilk kez bu kadar pişman ama daha da geciktirmeyecek olmanın verdiği rahatlamayla askere gidiyorum.

2-3 gün öncesine kadar senden bu kadar süre belirsiz bir şekilde uzakta kalmak nerdeyse büyük bir kabus haline gelmişken şimdi her şey biraz daha kolay. Senle aynı şehirde, bir arkadaşımın deyimiyle “aynı göğün altında” olacağım. Ve muhtemelen başka bir yerde olsaydı görüşemeyeceğimiz kadar rahat ve sık görüşme imkanımız olacak. (Umuyorum)

Son haftalardaki işleri toparlama telaşından hem Babaolmak.com’u çok boşladım hem de senle (ve tabii ki anneyle) istediğim kadar rahat ve bol vakit geçiremedim. Buraya senle ilgili aktarmak istediğim o kadar çok şey benle geliyor ki şimdi. (Muhtmelen birkaç deftere aktarılacaklar bu sürede, ne yapalım, babandan alacağın her şey de dijital olmasın)

Bir sürü ilkini, dediğini, komikliğini, sorunu kaçıracağım… şimdiden seni; kokunu, gözlerini, sarılışını, her şeyini deli gibi özledim, oysa içerden sesin geliyor, dün gece bizimle birlikte çok geç yattığından daha yeni kalktın ve kahvaltını yapıyorsun… Bu aralar bir değişik ilgilisin benle, belki de farkındasın uzun süre rahat rahat görüşemeyeceğimizin…

Dedim ya, çok şey kaçıracağım, diyecek bir söz bulamıyorum… Az sonra çantamı alıp evden çıkacağım, anne beni bırakacak, sense geride evde kalacaksın… Ben gidip askeri bir birliğe teslim olacağım…

Hoşçakal kuşum…

Baba-Kız Haftasının Sonu

Geçtiğimiz haftayı, nerdeyse tüm hafta baba-kız yalnız geçirdik. Annemiz iş için yurtdışındayken,
Salı – Pazar arasında baba-kız takıldık. En başta gün gün burada yazarım diye düşünürken vakitsizlikten “toptan yazarım”a dönüşen tercih en sonunda tüm haftanın ardından ancak şimdi yazıya dönüşebiliyor.

Benzer durumda neler yapmak lazım, nelere dikkat etmek, nelere hazırlıklı olmak lazım diye yazmayı da düşünmüştüm ancak tüm haftayı gözden geçirdiğimde çok mantıklı olmadığına karar verdim çünkü Z., son derece sorunsuz ve uyumlu bir velet olduğundan nerdeyse hiçbir sıkıntı yaşamadık, anne özlemiyle bir kere bile psikopata bağlamadığından hatta aksine çok daha kolay bir çocuk haline geldiğinden bu yazım da ister istemez “şuna dikkat, buna dikkat” gibi önerilerden arınmış oldu.

Daha önce anne kız en uzun ayrılıkları sanırım 36-48 saat civarı olmuştu, o da uyuduktan sonra işten gelip uyanmadan işe gitme gibi sebeplerden “şehiriçi” uzak kalışlardı. Bu sefer evden salı sabahı çıkan eşim cumartesi gecesi kızımız uyuduktan sonra döndü… Arada neler mi oldu?

Öncelikle ben tüm hafta, kendisini bakıcısından vakitli teslim alabilmek için işten erken çıktım, ki normalde işten geç çıkan biri olarak tüm hafta Z. uyuduktan sonra uzun süre bilgisayar başındaydım. (Haliyle sabahları da birlikte uyandık)

Her gece alışılmış saatte uyudu Z. üstelik de annesi evdeyken uyuduğundan çok daha kolay ve sorunsuz, daha kısa sürede uyudu. Tabii ki yine eli tutuldu ama 10 dakikadan daha fazla sürmedi uyuması. Hatta en son gece normalde 9’da yatarken annesini karşılayabilmek için 10’a kadar ayakta tutulunca “benim uykum geldi, yatmaya gidiyorum ben” diyerek (cümle birebirdir bu arada) kendi başına odasına gidip, “babam beni yatağıma koysun” bile dedi. (Ve annesi gelmeden 20 dakika önce uyudu maalesef)

Sabahları 5-6 civarında uyandığında yanıma geldi ve benimle uyudu, buna da ilk sabah değil ama ikinci sabah “gel alayım seni” dediğimde “sen alma annem alsın” diye mızırdandığında başladık. (Tüm haftanın tek mızırdanması da bu oldu) Sadece son gece çok fazla uyanınca 02.00 sularında yanıma transfer oldu.  Bu arada iki başımıza koskoca yatakta yatıyor da olsak bana yatağı dar etmeyi başardı. Sonunda çareyi tüm yatağı ona bırakıp (kenarlara yastık bariyerlerle) ayakucuna kıvrılmakta buldum ki yine de sık sık dürtmeyi başardı.

Her gün bir iki kere anneyle telefonda konuşuldu ama son iki gün biraz daha isteksizce konuşmaya başladı. (Enteresan) Ancak son gün “teyzeni arayalım mı” sorusuna “annemle konuşalım” cevabı ile küslükten kolay kurtulduğunu göstergesi oldu. Bu arada, ilk günden itibaren annenin seyahatte olduğu 4-5 gün sonra geleceğini söyledik kendisine, kandırmak, durumu idare etmek gibi numaralara başvurmadık. Akşamlarımız zten eve geldiğim 18.00’dan onun uyuduğu 21.00a kadar sürüyordu. Bu süreyi de genelde ilk saat oyun oynamak, sonra yarım saat yemek hazırlığı, yarım saat yemek yeme, son bir saatte de kitap okuma, fotograf çekme veya banyo yapma gibi aktivitelerle gecirdik.

Son günümüzü, cumartesiyi ise 08.30’da Moda’da başbaşa kahvaltı ile başlayarak sokaklarda geçirdik. Yağmur sebebiyle ıslak ve kirli olan Moda çocuk parkından faydalanamadık ama BAST Cafe’de Dalton isimli kocaman bir Golden Retriever ile tanıştık ve kaynaştık sonra da Soysal amcanın yaramaz kedisi Kakao’yu ziyaret ettik, ardından asıl amcamıza gidip Çello’nun büyük gitar olmadığını, yayla çalındığını öğrenip üzerine de topaç çevirdik. 3 gibi arabamıza dönerken yağmura yakalandık ve arabaya biner binmez de tam üç saat sürecek bir uykuya daldık. (Neymiş, bol gezinti, bol aktivite, sokakları kucakta değil yürüyerek arşınlama, enerjinin dibine kadar sömürülmesi ve annenin yokluğunda dikkatin başka yerlere çekilmesi uyku konusunda şahane sonuç veriyormuş)

Çok da uzatmayayım. Çok keyifli ve beklediğimizden kolay bir hafta geçirdik. Annemizi özlesek de bunu çok sorun etmedik. Herkesin başlıcaa merakı ilk karşılaşmanın nasıl olacağıydı, Z, o konuda da pek açık vermeyip herhangi bir abartı göstermedi. Aksine herhangi bir kavuşma yokmuşçasına takıldı pazar sabahı. Sadece ara ara durup dururken annesine sarıldığı, yanağını yanağına yasladığı; gözlerine çok güzel, uzun ve derin derin baktığı oldu.

BU tip ayrılıklara alışık olabilmek adına benzer ayrılıkları ama daha kısa ama 4-5 güne varacak şekilde zaman zaman denemek lazımmış, onu gördüm. Tabi sadece çocuk tarafından değil, anne veya baba tarafından da bakmak lazım konuya… Belki başka bir fırsatta ;)

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑