Aşaıdaki yazı da aslında 2 Ağustos tarihli. Bir genel güncelleme olarak yazmışım, bir kenara koymuşum. Şimdi geriye doğru gidip bakınca iki aydan fazla olmuş yazılalı ama yaşadıklarımızı da fena özetlememiş… Bir yandan da şimdi artık yazmaya başlamışken yazmam gereken yazıları listelemiş kendi yazım bana…

* * *

24 Mart 2014’te yazdığım (ama babaolmak.com’da yayımlamadığım) bir yazıyı açtım az önce önüme. babaolmak.com’da değil de başka bir dergide yazmak için yazılmıştı. bir takım aksaklıklardan kenarda kaldı. 4,5 ay olmuş yazalı beri. Yaklaşık 20 hafta. O zamandan bu yana baktığımda neler olmuş diye; oldukça zorlu virajlar geçmiş.

O zaman dokuz haftalık hamileymiş DenizTan; şimdi 28 haftalık hamile. O sırada 10 hafta bariyeri varmış önümüzde. Şimdiki bariyer 28-30 hafta bariyeri. Bir erken doğum durumunda sorun yaşamama sınırı 28-30’larda çünkü. 10 Hafta bariyeri ise kürtaj için bir sınırdı. Anlamışsınızdır; o sınır çok çabuk aşıldı.

Aradaki 20 haftada tabii ki pek çok şey oldu. Bunların kuşkusuz ki en önemlisi Z’nin bilgilendirme süreciydi. Öncelikle Deniz ile ilişkimizden sonrasında da bir kardeşi olacağından haberdar edilmeliydi Z. ve bir psikologdan da yardım alarak annesiyle birlikte bu süreçte uzun bir yol alındı. Z artık bir kardeşi olacağını biliyor ve çok büyük bir heyecanla bekliyor da. Aslına bakılırsa bu süreç başlı başına bir yazı konusu.

Bu arada Z’nin annesiyle 3,5 yıldır yapmaya gerek görmediğimiz bir formaliteyi de hallettik; resmi olarak boşandık. Elbette ki bu da apayrı bir yazı konusu olur. Bu konu ve memleketin hukuk sistemi ile ilgili hazmedemediklerimi bir ara hazmettiğimde; sakin bir şekilde klavye başında yazabilir olduğumda yazsam; ne güzel olur aslında.

Bunların yanı sıra pek çok başka karar da alındı; aynı evde oturup oturmamaktan tutun da bebek arabasına kadar. Z anne karnındayken AppStore diye bir şey yokken şimdi hangi hamilelik uygulamalarının daha iyi olduğuna karar vermeye çalışmak gibi minimal konular var dedim ya; her bir konu başka başka yazılar konusu.

Tabii ki tüm bu sürecin bana göre üç önemli miladından ikisi de geride kaldı. Cinsiyet ve detaylı ultrason. Her ikisi de gayet olumlu sonuçlarla geride kaldı üstelik de. Evet, bebeğimizin bir cinsiyeti var gerçekten de ve detaylı ultrason sonuçları da gayet olumlu…

Tatsız bir şeyler yok mu? O da var: Hamilelik şekeri diye bir şey varmış; en azından ben, bunu öğrendim; glükoz yüklemeleri, şeker testleri filan gibi şeylerle tanıştım. Erken doğum riski de bunlarla birlikte tanıştığım bir diğer gerçek oldu. Yavrunun sorun yaşamadan yaşaması için en azından 30 haftalık olmadan doğmaması gerektiğini; 28 haftadan sonra hayatta kalabilceğini ama en azından 30-32’leri görmek gerektiğini öğrendim. (Hiç bilmeyenler için sürecin toplamı yaklaşık 40 hafta bu arada)

Tatsız değil ama daha önce pek yaşamadığım hormonal iniş çıkışlar ve bu iniş çıkışlardan kaynaklı gözyaşları var bir de. Sonunda da hepsinin bir termini bir günü var. Elbette ki doğumla birlikte başka iniş çıkışlar ve zorluklar da bekliyor bizi ama hepsi de aşılan şeyler. Üstelik doğum ve doğum sonrası konusunda en azından birimiz tecrübeliyiz de.

Neyse. Bu da böyle bir yazı oldu; tarihe bir not düşülmüş olsun diye.