zeynep-emzikYaklaşık 2 aydır hazırlık halindeydik. Z., iki yaşını doldurunca uyumak üzereyken ağzına aldığı emziği bırakacaktı. Emziklerinden birini Mine Teyze’sinin köpeği Hippi’ye, diğerini de yakın zamanda doğmuş olan Duru’ya hediye edecekti. Her fırsatta bu konuyu hatırlatıyor, “Z emziğini Hippi’ye verecek değil mi?” diyor ve teyidini alıyorduk. Kızımız son derece içten ve kendine güvenli bir şekilde bu durumu onaylıyordu.

Geçtiğimiz hafta sonu da doğumgünü planı, çekirdek aile olarak başbaşa bir kamp hafta sonu yapıp Cumartei’yi Ağva’da geçirmek ardından Pazar günü eve dönmeden Mine Teyze’ye uğrayıp emziği Hippi’ye hediye etme töreni yapmaktı. Ancak plan Pazar sabahı hafifçe değişti. Kamp alanındaki sürekli komşumuz Alp Bey ve Pervin Hanım’ın köpekleri Paşa kızımıza genel olarak iyi davranmasa da, belki de gözüne girmek adına, Z; emziğini Paşa’ya vermeye karar verdi. Üstelik konuyu çok uzatmadan da emzik Paşa’ya veriliverdi. Ve komşular hemen bu seremoninin ardından evlerine döndüler.

Bu olaydan yaklaşık 2 saat sonra Z, hamakta öğle uykusuna yattı. Daha doğrusu yatmaya çalıştı. Çok uykusu olmasına rağmen, hamak hafifçe sallanıyor olmasına, annesi elini tutuyor olmasına rağmen Z bir türlü uykuya geçemedi… Yanına yaklaşıldığında inleme ve sayıklama karışımı bir sesle sürekli olarak “Paşa emziğimi geri veeeer, Paşa emziğimi geri veeeer, Paşa emziğimi geri veeeeer” diyordu. Sonuç olumsuz oldu, annemiz hamakta uyurken Z, öğle uykusunu es geçti. Dönüş yolunda arabada zorla da olsa uykuya daldı ama yarım saat içinde uyanıverdi.

İlk akşam annesinin yaklaşık bir saatlik mücadelesine rağmen uyumayan Z, babasının masal anlatmaya başlamasıyla yaklaşık 55-60 dakika sonra bizim yatakta “bayıldı” (Son derece saçma sapan olan masal önce anneyi uyuttu, Z bir iki dakika daha uyumasaydı kendi kendimi de uyutmuş olacaktım korkarım) İlk gece uyandığında emziğini arayacağından ve bulamayınca büyük arıza çıkacağından aramızda yatmasını planlamıştık. Nitekim beklenen 03.20 sularında gerçekleşti ve hanfendi uyanıp emziğini arayıp da bulamayınca yaygarayı kopardı. (Daha önce yazmıştım “içine cin kaçtı galiba” moduna girdi üstelik büyük bir hızla. Yanında kimseyi istemeyen ama hemen sonra annesini isteyen, sonra onu da istemeyen, ardından süt isteyen sonra onu da istemeyen, kendi yatağına gitmek isteyen, gidildiğinde yatmayan, yatıldığında kalkılmayan, bacağını koparıyor olsak en fazla o şekilde böğürebileceği bir mod. Yaklaşık 45.dakikada eşimle birlikte “biz ne halt ettik” diye düşünmeye başlamıştık ama geri dönüş de yoktu. Asıl emzik Paşa’ya verilmiş diğerleri de çoktan kaybolmuştu (!). Geri adım atamazdık. Bu arada Z, kendi yatağında emziksiz uyumayı denemiş, al elimizi tut tekliflerimizi buyuk bir karizmayla “emzik yoksa el de istemem” artisliğiyle karşılamış hatta bir ara annesini odasından çıkarıp, “yalnız uyurum ben sen çık kapıyı da kapat böhüüüü” gibi tripler de yapmıştı. (Yalnız uyurum tribi taş çatlasın 23 saniye sürdü bu arada) 70.dakika civarı komşularımızın zıvanadan çıkmak üzere olduğu öngörüsüyle – ki sanırım ağlama ve böğürme sesinden beynimiz de uyuşmuştu – bir orta yol bulduk. Emziği verelim… Ama bazı kaynaklarda önerildiği şekilde, hoşlanmayacağı biçimde, emziğin ucunu keserek verelim… Koşa koşa emziğin ucu kesildi, “Babacım al bakalım, sen Paşa’ya verdikten sonra zorla geri aldık ama ucunu yemiş Paşa” diyerek emziği verdikten sonra küçük hanım kesik emzikle bir anlık tereddüt yaşasa da 10. saniye civarında bizim yatağın tam ortasında ve enlemesine olarak horul horul uyuyordu. Korkumuzdan ancak iki yanına sıkışabildik ki annesi sabah olduğunda başı yatakta, dizleri yerde uyuyordu…

Pazartesi öğlen uykusu uyunamadı emziksizlikten… Akşam anne baba büyük bir hayvanlık örneği sergileyerek spontan bir son dakika planıyla minnoşu teyzesine satıp sinemaya gittik. :) (Nasıl olsa bir süre kesik emzikle idare edilecek rahatlığıyla) Sinemaya girmeyi beceremesek de iki saat sonra eve geldiğimizde karşılaştığımız manzara şuydu: Z, yatağının başucunda duran onu uyuturken oturduğumuz kanepede uyuyor, teyzesi kolları ve bacakları iki yana açılmış şekilde kanepenin önünde yerde halının üzerinde uyuyor…  Uyanınca ilk duyduğumuz söz “Nolur bir daha beni bu yaratıkla yalnız bırakmayın” oldu…Z. iki saatin sadece 15 dakikasında susmuştu. (O da doldurulmuş küvetinde oturup suyla oynadığı sırada) Oysa biz alışverişe gidip döneceğimizi, teyzesiyle usluca oturmasını söylerken “Gelirken bana da dondurma mı alacaksınız?” diyerek son derece efendice bir tavır sergilemişti. Sonrasında sabaha kadar tık demedi…

Salı gecesi eve geç geldiğimde annemizin yüzünden düşenin bin parça oluşundan da belli olduğu üzere böceğin yatmadan önce tam iki saat ağladığını, uyumak bilmediğini öğrendim.

Çarşamba gündüz ve Çarşamba gece yine 1,5 – 2 saatlik uğraşlarla emziksiz uyutuldu kendisi. Ancak çarşamba sabaha karşı uyandığında avutmak yine vakit aldığı gibi, kendini ilk uyutan kişiden başkasını tanımadığından benim müdehalem işe yaramadı 03.00 sularında illa ki annesiyle görüşmek istediğini yoksa yine bütün mahalleyi uyandıracağını gürültülü bir şekilde tebliğ etti bana.

Bu gece (Perşembe gecesi) annemiz dışarı çıkma planı yaptığından baba-kız gecesi geçirdik. Böylece tüm bu kaprisi anneye yapıp yapmadığını da öğrenme fırsatımız olacaktı. Yatma saati geldiğinde bolca kitap okuduk. (Bu arada dünkü emziksiz uyutulma konusundan habersiz olduğumdan ben kesik emziğini vemiştim) Ben kanapede o yatağında uzanmışken elini tutma tekliflerimi “artık el kullanmıyorum” diyerek reddetti. Sonra yatağından çıkıp kanepeye yanıma geldi, uzun süre sığışamadık ama ben yere inip bir elimle onun elini tutunca 1-2 dakika içinde uyudu… 3-4 dakika sonra ağzından emziğini bile atmıştı… Yatağına geçirirken kendisiyle göz göze gelince el mecbur emziğini geri verdim, asayiş sağlandı…

Sanki şimdilik fena gitmiyor gibi operasyon. Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğim. Bir yandan da konuyla ilgili başınızdan geçenleri de duysak sanırım çok faydalı olur ;)

Konuyla ilgili bir iki ingilizce yazı:

When should my baby stop using a pacifier?
How can I get my baby to sleep without a pacifier?
Is my toddler using his pacifier to cope with separation anxiety?

(Fotoğraf: Selda Dölekoğlu – Dinemiz )