Tag: baba olmak (page 4 of 5)

Bir baba oğlu için yaşıyor

(Taraf; Istanbul; 11.04.2010)

Doğuştan iki kolu olmayan oğlunun yanından bir gün bile ayrılmayan Kahramanmaraşlı Mustafa Eroğlu için yaşam sadece bu. Londra’da yapılacak Olimpiyatlara hazırlanan Beytullah ise rekor kırmak istiyor.

Kahramanmaraş’ta yaşayan Mustafa Eroğlu’nun iki kolu olmayan oğluna yaşamını adamasının hikayesidir bu…

15 yıl önce Mustafa’nın eşi Fatma Eroğlu bir çocuk dünyaya getirir. Doğuştan iki kolu yoktur doğan çocuğun. Önceleri üzülseler de bu duruma, adını Beytullah koydukları çocuklarını çok sever aile. Okul çağına geldiğinde her gün oğlunu okula götürüp getirdiği için çalıştığı mobilya atölyesindeki işini kaybeder Mustafa. Beytullah okula gidiyordu gitmesine ama içine kapanıktı. Kimseyle konuşmuyor, bir köşede duruyordu. Bu durum çok üzüyordu baba Mustafa’yı. Ailenin imdadına yüzme milli takım antrenörlerinden Osman Çulcu yetişti. Onun da desteğiyle yüzmeye başladı Beytullah. O günden itibaren babaoğul ayrılmaz ikili oldu. Artık yaşamları okul ile yüzme havuzu arasında geçmeye başladı. Beytullah yüzerken gülmeyi, konuşmayı ve şaka yapmayı öğrendi.

Continue reading

Bugün hiç “babalık” yaptın mı?

1891696Aslında bambaşka bir şeyler yazmaya hazırlanırken gecenin 3’ünde gezinmekte olduğum yabancı bir sinema sitesinde yandaki reklam banner’ına rastladım. Algıda seçicilik bu olsa gerek, vizyona girecek filmleri bırakıp “National Fatherhood Initiative” – Fatherhood.org‘u incelemeye başladım, algıda seçicilik de eksilmeksizin devam etti (Bknz: “Dad in the military?” bannerı)

Uzatmayayım, “hakkımızda” sayfasında detaylı bilgi bulabilirsiniz konuyla ilgili. Ama gerçek ama üvey ama iyilik namına “baba olmak” konusunda bir çok link ve fikir bulabileceğiniz bir siteymiş. Bol bir vaktinizde değerlendirmeniz için… Tıklayınız, inceleyiniz…

Altın Örümcek’te Baba Olmak

orumcekGeçen hafta aldığım birkaç güzel haberden biri de buydu.  Babaolmak.com Altın Örümcek 2008’de blog kategorsinde finale kalmıştı. (Bu arada çalıştığım şirketten bu sene toplam 8 finalist çıktı; daha önceki senelerde birçok finalist ve birçok kazanan çıkarmıştık) Bir çok profesyonel sitenin yanında (çıkardığımız diğer finalistleri kastediyorum) Babaolmak.com’un finalist olması beni asıl heyecanlandıran şey oldu. Sanıyorum amatör ve kişisel bir site oluşundan.

Bilmeyenler için Altın Örümcek’in ne olduğunu kendi sitelerinden alıntılayalım:

Altın Örümcek Web Ödülleri, web ve İnternet teknolojileri kullanılarak gerçekleştirilen başarılı projelerin daha iyi tanıtılması ve hak ettiği yeri bulması, bu alanda yapılacak yatırımların özendirilmesi ve gündem oluşturulması amacıyla gerçekleştirilen, geleneksel hale gelmiş Türkiye’deki ilk ve tek platform bağımsız organizasyondur.

2002 yılından bu yana Doruknet tarafından düzenli olarak gerçekleştirilen Altın Örümcek Web Ödülleri organizasyonu’nda, web ve internet teknolojileri, pazarlama ve iletişim alanlarında uzman ve tecrübeli jüri üyeleri her sene Türkiye’de gerçekleştirilen başarılı projeleri belirlemektedir.

Bilenler ise zaten biliyorlar. ALtın Örümcek ödüllerinin kategorileri, eleme yöntemleri,  misyonu, halk oylamasının yöntemi ve daha birçok konu, ben dahil, sektördeki herkesçe tartışılmakta  dolayısıyla o konuya girmenin yeri burası değil.

Bu sene halk oylamasında aynı kişilerin birden fazla oy kullanmasını engellemek için cep telefonuyla oylama yöntemini geliştirmişler. Örneğin Babaolmak.com’a oy vermek isterseniz ( verin diye değil, örnek olarak yahu :P)  ALTIN 908 yazıp 3969’a yollamanız yeterli. ;)

– 2008’in tüm kategorileri ve finalistlerini şu linkte bulabilirsiniz…
– Tesadüfen denk geldiğim Hakkı Ceylan’ın blogunda Altın Örümcek blog kategorisi ve finalistleri hakkında detaylı bir inceleme ve tespitler var…

Sevgililer Gününde Baba Olmak

Bu aralar ağırlıkla “baba olmak” konusunda yazılar yazmaya başladığımı fark ettim… Özel bir sebebi yok hepsi arka arkaya denk gelmiş konular sanıyorum. Aslında yazılmayı bekleyen bir çok başlık var, bir yandan sırayla o listeyi eritmeye çalışıyorum ama bir yandan da günlük hayat devam ediyor ve yazacak birşeyler çıkıyor. Yazılacaklar bayatlamasın diye de becerebildiğimde sıcağı sıcağına yazıyorum…

Hafta sonu Ankara’daydık. Biraz iş, ama daha çok arkadaş ziyareti denilebilir. Dolayısıyla sevgililer gününü Ankara’da geçirdik. Bu arada sevgililer gününü kutlayan bir çift değiliz ancak cumartesi akşamı hem yeni tanıştığımız bir arkadaş hem de çok eski bir dostla birlikte bir cafede keyifli bir gece geçirdik. (Bu kadar detaya girmem ama bağlayacağım bir şekilde)

Gecenin güzel yanlarından biri kızımızın da tüm gün ve gece yanımızda olmasıydı. (Aslında bakılırsa gecenin kötü yanlarından biri de buydu çünkü ne kadar havadar, yüksek tavanlı bir mekanda soğuğu göze alarak kapıya en yakın masaya oturmuş olsak da ortamda sigara içiliyordu) Bütün gece son derece başarılı bir şekilde idare etti kızımız, son deree sakindi, karnı doyduktan sonra yerinde pek oturmasa da masamızın çevresinden çok ayrılmadan – ama elbette çemberi de gittikçe genişleterek – civar masaları ziyaret edip kendisine ilgi gösterilmesini sağladı.

Aynı yerde turalamaktan çok sıkıldığını hissettiğimde (ve ortam havasızlaşmaya başladığında) üstünü sıkı sıkı giydirip dışarı gezintiye çıkarttım kendisini. (Gelmek üzere olan bir arkadaşı da sokakta bekleyebilecektik böylece) Sanırım tüm Ankara’lılar biliyordur, Sakarya caddesi civarında ileri geri gezer olduk, (tam olarak koordinat vermek gerekirse Rumeli İşkembecisi’nin sokağında volta atıyorduk) kendisi hep kucakta durdu bu süre boyunca. Ellerinde güller olan, elele, sarmaş dolaş çiftlerin sayısında ciddi bir artış vardı, biz de kızımla gelip geçenleri seyrettik; biraz sohbet ettik… Bu arada sokakta hızlı adımlarla ilerleyen kalabalıkta tek tük yalnız insanlar da özellikle hızlı adımlarıyla dikkat çekiyorlardı.

Derken gençten bir adam (ki bana kalırsa 35’ten fazla göstermiyordu) yanımıza yaklaştı. Önce biraz uzağımızda durup bizi seyretti, bir şey diyecekmiş gibiydi ama doğru kelimeleri bulamıyormuş gibi bir hali vardı. Derken iyice yaklaştı… Gözlerini kucağımdaki kızımdan alamıyordu. “Üç tane oğlum var” dedi. “Ama kızım olmasını isterdim” Sonra gözleri doldu, “Boyları benim kadar” dedi “Sokakta görseler selam vermiyorlar bana” Sonra yeniden “bir kızım olsaydı” dedi, susuverdi. şaşırmış halde, durumu toparlamak adına, “daha geç değil ki kızın da olur yahu” dedim. Bu sırada o Z’nin elini tutuyor, bense bu yarı-sarhoş muhabbetinin gerginliğiyle inanılmaz bir şekilde tetikte, adamın sırtını sıvazlayarak “sıkma canını kızın da olur” diyerek bu ayaküstü sohbeti sonlansırmaya çalışıyordum. O ise “aynı kadından ölürüm de bir çocuk daha yapmam”  diyerek hiddetlendi. “Tamam yahu ikinciden yaparsın” diyerek yatıştırmaya çalıştım… Yatıştı da… “Bak o olur” dedi. Tekrar sessizleşti, dolu gözlerle sevgiyle baktı kucağımdaki kıza. Usulca elini öptü, iyi geceler dileyerek hızla uzaklaştı…

Continue reading

İyi bir baba olabilmek

Hergün olmasa da haftada birkaç defa uğrayıp yazılarına bir göz attığım Savaş şakar’ın blogunda “İyi bir baba olabilmek” yazısına rastladım bugün. Tam olarak bir “baba olmak” yazısı… Dolayısıyla büyük bir hızla Babaolmak.com’a taşıdım

Eğer baba olmuşsanız ya da olacaksanız aklınıza şu soru ergeç takılacak: Ben çocuğum için nasıl bir fark yaratacağım?

2006 yılındada kızım Zeynep Eylül dünyaya gelmeden önce hem benim hem de eşimin kafasında onun için nasıl farklar yaratabileceğimizi konusunda fikirler uçuşuyordu.

İlk farklılığı bir espiri ile ben yaptım: Zeynep Eylül için bir email hesabı açtım ve bizi hastahanede ziyarete gelen ya da arayan herkese onun ağzından teşekkür mesajı ile fotoğraflarını gönderdim. Hatta eğer sizlerin de ona bir mesajınız varsa zeynepeylul@gmail.com ‘a gönderebilirsiniz. (Bu yazımda bu tipteki zihni sinir yaratıcılıklardan bahsetmeyeceğim, lütfen yanlış anlaşılmasın)

Diğer yaptığım ise şu oldu: Bir zeytinklik aldım ve tamamen elden geçirdim. Burada kayınpederimin ve onun komşularının çok yardımı oldu. Çeşitli ağaçlarla beraber toplam 370 ağaçlık 10 dönümlük bir yer yaptık. Artık kızımın kendisiyle yaşıt bir “ormanı” var. Hatta zeytinlerden gelecek üç beş kuruş onun üniversite yaşına kadar bakada birikecek ve okul parasını çıkaracak. Sonrasında 370 abisi hem ona, eğer onlara bakarsa çocuklarına ve hatta torunlarına bile harçlık vermeye deva medecekler. Hem ben yapılaşmadan 10 dönüm kurtardım hem kızımın ormanı oldu.

Öte yandan bir BABA nasıl fark yaratabilirdi? Bazı konularda kendime söz verdim ve bugün Zeynep 2 yaşına geldiğinde bunları yapmanın ne kadar doğru olduğuna bir kez daha inandım. Sizlerde aşağıdaki prensipleri bir köşenize asın ve kulağınıza küpe edin…

Yazının tamamını okumak için Savaş şakar’ın sitesine gidebilirsiniz (hatta gidiniz; yazı asıl burdan sonra… )

Older posts Newer posts

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑