Tag: inciler (page 3 of 3)

Bir Kaç Diyalog

Ortam: Evin mutfağı, anne ve baba sofrayı hazırlıyor, Z., ortalıkta dolanıyor. Baba, herkese ayrı turşı çıkartıyor… Kendisine acı, anneye normal, Z’ye de çocuk turşusu (evet böyle bir şey var; tuzsuz minik kornişon turşu) Baba, bir ara arkasını döndüğünde Z’nin turşularından birinin eksildiğini görüyor; annenin ağzı oynuyor… Anne ingilizce olarak babaya Z’nin çok fazla turşu yememesi gerektiğini söylüyor. Ardından masaya oturuluyor… Bir iki dakika sonra Z. konuşmaya başlıyor:
Z.: Siz bazen aranızda İngilizce mi konuşuyorsunuz?
(Bir anlık bir sessizlik…)
Baba: Evet birtanem
Z.: Nedeeeen?
(Bir anlık daha sessizlik… Baba dürüstlüğü elden bırakmıyor…)
Baba: Sen anlama diye birtanem.
Z.: Nedeeen? (Gözlerinden hınzırca bir gülümseme geçiyor bu sırada)
Baba: Çünkü senin hakkında konuşuyoruz bir tanem…
(Kısa bir sessizlik daha…)
Z.: Tamam (Ve herkes yemeğe devam eder…)
Bu arada elbette kendisi İngilizce anlamıyor. (Ya da biz öyle sanıyoruz) Anlamadığı her dil, (buna çok hızlı veya aksanlı konuşulan Türkçe de dahil, Z. için İngilizce demek…) onun için “ingilizce”. Hoş, biz öyle sanıyor da olabiliriz, geçenlerde bir gün arkadaşı Ada ile birlikte salonda bağrışırlarken haydi odana gidin dediğimizde büyük bir çoşkuyla, inanılmaz doğru bir tonlamayla “C’mon let’s goooo” diyerek Ada’yı alıp odasına koştu. (Yaşadığım şaşkınlığı anlatamam) (Bazen korkuyorum gerçekten de…) Sonra eşim, bir CD’lerindeki şarkılardan birinin başında geçtiğini söyledi “C’mon let’s goooo”nun ama daha ne o ne ben bu şekilde kullandığını duymamıştık…
* * *
Baba ve kız elele marketten çıkarlar; baba eve gidince yemek hazırlayacağını ve Z’nin de ona yardım edebileceğini söyler:
Z.:Teşekkür ederim
(Baba neden durup dururken teşekkr edildiğini anlamaz)
Baba: Efendim?
Z.:Teşekkür ederim dedim.
Baba: Neden?
Z.: Yemek yaptıracağın için.
(Baba anlamamakta ısrar eder)
Baba: Anlamadım babacım, sana yemek yapacağım için mi teşekkür ettin?
Z.: Hayır, bana da yemek yaptırtacağın için teşekkür ettim.
(Sessizlik)
* * *
Yine bir yatma saati; sultan kendi yatağında, baba karşısındaki ufacık koltukta sekiz kat, Z’nin yatmadan getirip verdiği oyuncak kuzuyu başının altına alır…
Z.: Ben sana o kuzuyu başının altına koy diye mi verdim? Sarıl diye verdim!
Baba: Pardon…
* * *

once-sonra

Ortam: Evin mutfağı, anne ve baba sofrayı hazırlıyor, Z., ortalıkta dolanıyor. Baba, herkese ayrı turşuçıkartıyor… Kendisine acı, anneye normal, Z’ye de çocuk turşusu (evet böyle bir şey var; tuzsuz minik kornişon turşu) Baba, bir ara arkasını döndüğünde Z’nin turşularından birinin eksildiğini görüyor; annenin ağzı oynuyor… Anne ingilizce olarak babaya Z’nin çok fazla turşu yememesi gerektiğini söylüyor. Ardından masaya oturuluyor… Bir iki dakika sonra Z. konuşmaya başlıyor:

Z.: Siz bazen aranızda İngilizce mi konuşuyorsunuz?

(Bir anlık bir sessizlik…)

Baba: Evet birtanem

Z.: Nedeeeen?

(Bir anlık daha sessizlik… Baba dürüstlüğü elden bırakmıyor…)

Baba: Sen anlama diye birtanem.

Z.: Nedeeen? (Gözlerinden hınzırca bir gülümseme geçiyor bu sırada)

Baba: Çünkü senin hakkında konuşuyoruz bir tanem…

(Kısa bir sessizlik daha…)

Z.: Tamam (Ve herkes yemeğe devam eder…)

Bu arada elbette kendisi İngilizce anlamıyor. (Ya da biz öyle sanıyoruz) Anlamadığı her dil, (buna çok hızlı veya aksanlı konuşulan Türkçe de dahil) Z. için İngilizce demek… Hoş, biz öyle sanıyor da olabiliriz, geçenlerde bir gün arkadaşı Ada ile birlikte salonda bağrışırlarken haydi odana gidin dediğimizde büyük bir çoşkuyla, inanılmaz doğru bir tonlamayla “C’mon let’s goooo” diyerek Ada’yı alıp odasına koştu. (Yaşadığım şaşkınlığı anlatamam) (Bazen korkuyorum gerçekten de…) Sonra eşim, CD’lerindeki şarkılardan birinin başında geçtiğini söyledi “C’mon let’s goooo”nun ama o ana kadar ne o ne ben bu şekilde kullandığını duymamıştık…

* * *

Baba ve kız elele marketten çıkarlar; baba eve gidince yemek hazırlayacağını ve Z’nin de ona yardım edebileceğini söyler:

Z.:Teşekkür ederim

(Baba neden durup dururken teşekkür edildiğini anlamaz)

Baba: Efendim?

Z.:Teşekkür ederim dedim.

Baba: Neden?

Z.: Yemek yaptıracağın için.

(Baba anlamamakta ısrar eder)

Baba: Anlamadım babacım, sana yemek yapacağım için mi teşekkür ettin?

Z.: Hayır, bana da yemek yaptırtacağın için teşekkür ettim.

(Sessizlik)

* * *

Yine bir yatma saati; sultan kendi yatağında, baba karşısındaki ufacık koltukta sekiz kat, Z’nin yatmadan getirip verdiği oyuncak kuzuyu başının altına alır…

Z.: Ben sana o kuzuyu başının altına koy diye mi verdim? Sarıl diye verdim!

Baba: Pardon…

Birkaç İnci

Uzun zamandır yazmak istediğim bir derleme aslında bu… Üstelik yazmayı erteledikçe Z’nin incilerden maalesef unutulanlar oluyor…  Annemiz ufacık bir defter tutuyor incileri not etmek için, ben de aklıma ilk gelenler, son zamanlarda bizzat duyduklarımdan bazı favorilerimi yazıp sonra da annemizin defterinden kopya çekeceğim. (Hem onun defterinde gündüz biz yokken dökülen incilerden seçmeler de var)

– İki gün önce Meydan Alışveriş Merkezi’ndeki minikler için dönmedolabı gördü ve binmek istedi. Kapanış saatine çok yakın, hava karanlık, kimse yok, görevli çocuğun ısrarıyla baba-kız bindik. (Hiçbir sorun olmadığına, kesinlikle taşıyacağına ikna etmesi gerekti çocuğun beni) Minik dönmedolaptan etrafa bakınıp anneye el salladık… Sonra aşağıdan elinde beyaz renkli bir pamuk helvayla geçen bir abla gördü Z., kız pamuk helvadan büyük parçalar koparıp yiyordu… Bana dönüp, çok normal bir şeyden bahseder gibi, son derece sakin, “Abla tavşandan yiyor” deyip geçti…

– Banyoları artık duşakabinde, ayakta yapıyor. Duşun ahizesini yukarda yüksekte babasının boyuna göre ayarlanmış görünce “banyonun ucu çok yüksekte, yetişemiyorum ben, baba onu buraya taksın” dedi

– Annesinin kurabiye yaparken içine yumurta da koyacağını öğrendiğinde “içinden omletler çıkacak kurabiyenin” diye tepki verdi…

– Kendi kitabının sayfalarını karıştırırken  “Burası anne-babalar için, burası da ben’ler için” diye yazılı ve resimli sayfaları gösterdi…

– Kurşun kaleme inatla “turşun kalem” diyor, tükenmez kaleme de “mesela bu da iş kalemi” demişliği var… (Galiba, belki, mesela gibi kelimeleri inanılmaz kullanıyor)

– Bir akşam annesine (ben de yanındaydım, bizzat şahidim) “Ben uyurken el kullanıyorum” dedi. (Evet, birinin elini tutmadan uyumamaya devam ediyor)

– Üç tekerlekli bisikletinin bazı lüzumsuz parçalarını sökmeye çalışan bakıcı teyzesine “Mine’ye bir formil (formül) buldum, torna (tornavida) gerekiyor sana” demişliği var… (Bazen hepimizi korkuttuğu bir gerçek)

– Makarna yerken “enteresan bir şey” demişliği var… :)

– Bir restoranda garsonun uzattığı lolipop çok mahçup şekilde “Ama ben şeker yemiyorum…” diyerek reddetti (birkaç kere farklı yerlerde yaşandı bu durum) şaşırıyor adamlar ne yapsınlar… :)

Bu anların, sözlerin ucu yok aslında… Sonra devam edeyim en iyisi ;)

Newer posts

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑