Tag: mektup (page 2 of 2)

Dört Yaş Bitti!

Minik, minicik kuşum bir yaşını daha doldurdu bugün. Hızla büyümek istediği yaşların en basında… (Bilmiyor yıllar sonra da tam tersine heves edeceğini) Sadece bugün üç pasta kesti, dünküyle dört oldu, keyfine diyecek yok…

Baba ise tüm misafirleri yolcu ettikten sonra taze bir çay demleyip geleneksel (!) yaşgünü mektubunu yazmaya soyundu. dün gece de sabahın ilk saatlerinde denemişti aynı şeyi ama sonuc başarılı degildi. şimdi Z. yan odada uyurken daha kolay olur belki de…

Bazen durup da baktığımda (özellikle de bu aralar) son yıllarda bir arpa boyu yol gitmemişim hissi uyanıyor. Bu histen en hizli şekilde uzaklaştığım an ise bir metreyi gecen boyuyla arpa gibi sapsarı saçları ve ışıldayan, soru soran gözleriyle Z.yi hatırladığım anlar oluyor…

* * *

Kuşum… Bir koca yılı daha arkanda bıraktın… Fark etmesen de şimdiye kadarki en zor yıldı bu belki de… Kocccaman bir kız hatta bir abla oldun bu yıl… Ne kadar büyüdüğünü kanıtladın bize birkaç kez… Bir gün, birdenbire anneyle babanın artık aynı evde yaşamayacaklarını öğrendiğinde de sonrasında da kocamandın… O kadar çabuk anladın ve kabul ettin ki her şeyi… Şaşkınlık oldu sonu… Hiç çaktırmadan idare ettin durumu… Anne ve babanın tüm bencilliklerinin hem kurbanı hem de ürünü oldun… Hiç beklemediğimiz kadar anlayışlı, bir o kadar da destekleyici ve yardımcı oldun…

Artık birbirine çok yakın iki evin var. Pek çok kisi bizden once senden öğrendi bunu… Çoğumuzdan daha güzel anladın ve kabul ettin bu durumu. Bizse bunun senin yaşamının yıllar yıllar sonrasına nasıl etki edeceğini bilemez ama her şeyden cok merak ederek belki de hayatımızın en cesur kararlarından birini uygulamaya başladık.

Dört yaşını bitirmiş kocaman bir abla olsan da konuşamadığımız neler neler var. Bil ki baban son zamanlarda en cok senle dertleşir, dertleşmediğinde de yıllar sonra öyle bir günün hayalini kurar oldu son zamanlarda.

En değişmez sıfatı, en gurur duyduğu ve belki de en cok çabaladığu “baba” sıfatını hediye edeli dört koca yıl oldu babana. Ve baban bunun için sana o kadar içten, o kadar içinden teşekkür ediyor ki duyulur ya da görünür olmaktan çıkıyor bu teşekkür… Ama sen onun gözlerinin ta içine baktığında ya da sarılıp yüzünü boynuna gömdüğünde anlıyor ki teşekkürü doğru yere ulaşmış…

İyi ki doğdun kuşun… Bir arpa boyundan cok daha uzağa gittiğimin, gittiğimizin en somut kanıtı oldun, hep de olacaksın…

Koskoca ve her zamankinden cok daha uzun bir yil arkada kaldı… Sadece sen değil biz de çok büyüdük bu yıl. Ne cok şey öğrendik…

İyi ki doğdun kuşum!

Bir 3 Yaş Mektubu

Kuşum, minik kuşum…
Seni bir sabah vakti soğuk bir ameliyathanede kollarıma alışım ve o an nefes almayı unutuşumun, gözlerimin doluşunun ve “hoşgeldin” deyişimin üzerinden tam üç yıl geçti. O gün inanmaya başladığım “mucize” kavramına, o günden beri her gün şahit oluyorum. Bizim küçük mucizemizsin… Her gün…
Continue reading

Miniğime Bir Mektup

bzcada-preview090516_32Miniğim… Baban yine işe güce daldı… Babaolmak.com’u boşladı. Her sene olduğu gibi Mayıs yine koşturmakla, gece gündüz çalışmakla geçti. Bir de hep beraber yaptığımız bir 4 günlük Bozcaada kaçamağı olunca 19 Mayıs sebebiyle yazılacak onlarca yazı sırada bekler oldu.Bozcaada’da bir gece, kafasında yazmaya başladı baban bu mektubu sana, sonra yine günler girdi araya…

Artık bebekliği bırakıp çocukluğa terfi ettin. Dolayısıyla bu da çocuk aklınla, çocuk halinle belki de ilk tatilin. 17 kişilik kalabalık bir gruptaki tek çocuksun ve herkes ne kadar uyumluysa sen de o kadar uyumlusun. Yavaş yavaş herkesin adını öğrendin, kime nasıl naz yapılır kim seninle daha çok ilgilenebilir hemen çözdün… Anne ve babaya nerdeyse hiç problem çıkarmadın. Geceleri geç saate kadar onlarla birlikte oturdun, pilin bittiğinde pusetinde uyudun. (Sandalye birleştirdiğimiz de oldu sana) Ne kadar uykusuz olsan da neredeyse hiç mızırdanmadın. Bu arada konuşkanlığın, sakinliğin ve elbette kurduğun cümlelerle herkesi şaşırttın. Arabalı Vaaaaaa-pur’a bindin. Arabalı kısmı ile yolcuların olduğu üst salonu birbirinden ayrı vapurlar sandın…

Geçen yazdan beri heyecanla beklediğin denize girdin. Tüm soğukluğuna rağmen suyun, üşümene rağmen, gıkın bile çıkmadı. Gözünü bile kırpmadan, büyük bir cesaret ve heyecanla girdin suya. Sadece suya girince “soğukmuş” dedin… Yiğitliği bozmadın, biraz takılıp, “hadi çık artık” dendiğinde belki de ilk kez, arkana bile bakmadan kıyıya çıktın, kurulandın, kumlarla oynamaya devam ettin. (Gördük ki bıraksak saatlerce kumda oynayabilirsin, iyi ki kova kürek filan almışız sana)

Artık her türlü çocuk parkına son derece hakimsin, kaydırakmış, tahteravalliymiş, salıncakmış kesinlikle kurtulamıyor senden. şimdilik tek sorunumuz salıncakların önünden koşarak geçmenin tehlikeli bir şey olduğunu anlamamış olman. Ve görüyoruz ki çok yakında kaydıraktan yüzükoyun kaymayı ve aşağıdan yukarı geri tırmanmayı deneyeceksin. (Tüm bunları yaşça büyük çocuklar yaparken gözlemledin, farkındayız)

Son zamanların en keyifsiz haberi ilk arkadaşın (üstelik de internetten tanıştığın) Toprak‘ların biraz uzaklara, Amerika’ya yerleşmesi oldu. Bu büyümüş halinizle pek arkadaşlık edemediniz. Daha çok babalarınız arkadaşlık etti açıkçası… Öte yandan da yeni bir arkadaşın oldu. Üstelik aynı zamanda adaşın… (Uzun zamandır yazışıyorduk aslında, sonunda tanıştık. ) Senden 2 ay kadar küçük olduğundan, senden küçük herkese yaptığın gibi “ignore” ettin kendisini, yoksaydın. (İlk buluşmanızın çocuk parkında olması da önemli bir etken oldu tabi) Ama çok yakın zamanda birlikte oynamaya başlayacaksınız. Ada da senden 6 ay büyük olmasına rağmen artık başbaşayken pek güzel oynuyorsunuz.

Bu arada Neris Duru doğdu. Kubilay ve Suhal’in bebekleri oldu. Kubi’nin artık sadece senle ilgilenmiyor oluşunu yadırgadın biraz. Ama Duru bebeğin ellerini pek güzel seviyorsun yine de.

En önemli gelişmelerden biri, geceyarıları içtiğin sütü aşamalı olarak kestik ve sen de bunla oldukça iyi başa çıktın. Artık yatarken içiyorsun sütünü. Ancak hala elimizi tutarak uyuyorsun. (Uyurken ağzından çıkan emziği el-kol mesafende bulamazsan da yaygarayı koparıyorsun) Bu arada son zamanlarda biraz uykucu oldun, üstelik sabah keyfinin de hastasısın. Uyandıktan sonra 30-35 dakika yatakta keyif yapıyorsun. Geçenlerde bir sabah annen “uykucu musun sen” diye sorduğunda “hayır uykucu değilim ben, zeytinciyim” diye cevap verdin. (Konumuzla alakasız ama dün akşam da büyükbabanın “o ekşi erikleri nasıl yiyorsun yahu?” sorusuna “ısırarak” diye cevap verdin.)

Bir iki hafta önce bir arkadaşımızım evinde ayağına dolap kapağı düştü. İlk ciddi ev kazamızı çok ucuz atlattık. Biraz morluk, az şişmiş bir ayak baş parmağı ile gezdin birkaç gün, “ayağım acıyor, bepanten sürelim” o ara en sık kurduğun cümlelerden biriydi. (Bir de olaydan bir sonraki gün sabahleyin Mine Teyzene kurduğun cümle tam olarak şuydu: “Mineciğim, geçen akşam Onur’ların evinde benim ayağıma dolap kapağı düştü, canım çok acıdı” kurduğun cümle ve cümlenin eksiksizliği babanın gözlerinin dolmasına sebep oldu)

Üç tane yepyeni azı dişin çıkıyor, dün gittiğimiz diş doktoru abla dişlerini çok beğendi. (Sen de onun doktor olduğuna ikna olmadın bir türlü) Kitap okumayı çok seviyor “Ayşegül – Biziklet Kazası” kitabını neredeyse kelime kelime okuyormuş gibi yaparak anlatabiliyorsun. Bu aralar “ve” bağlacına takılmış durumdasın, her cümlende mutlaka kullanıyorsun. “Kahvaltımızı edeceğiz ve parka gideceğiz” “Koltuğa oturalım ve baba Zeynep’e kitap okusun”

Hala zıplayamıyorsun. O kadar tedbirlisin ki ayaklarının ikisinin birden yeryüzünden kesilmesi mümkün olmuyor. Zıplamak senin için şu anda sadece ayak parmaklarının ucunda yükselmekten ibaret. Yaz iyice geldiği için artık şortlar giymeye başladın, kirli ve morluklar olan bacaklarınla tam bir çocuk oldun.

şaşkınlıkla izliyoruz seni. Sadece şaşkınlıkla değil elbette gururla da… İstisnasız her gün şaşırtıyorsun bizi. İnanılmaz cümlelerle, mantık yürütmelerle, her şeyinle.

Newer posts

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑