Month: Nisan 2007 (page 2 of 3)

Yeni – Eski Tüm Babalara Duyuru…

Uzun zamandır yazacağım sürekli atlıyorum. Bu akşam yorum yazan Ender Bey’in de yazısını görünce yazmak farz oldu…

Bu blog’u her ne kadar kendi kişisel baba olma sürecimi yansıtmayı amaç edinerek kurmuşsam da, bir amacım da daha çok anneler araında oluşmuş olan paylaşım sitelerine benzer bir “babalar network”ü oluşturmaktı. (Anneolmak.com olur da babaolmak.com olmaz mı?) Üstelik sadece baba adaylarına değil tüm babalara yönelik, zaman zaman bir şeyler paylaşılan, ufak tüyolar alınan – verilen bir site haline gelsin, yaz aylarında baba olup da kızımıza (veya oğlumuza) özel bir blog yapmaya kalktığımızda da babaolmak.com bir şekilde var olmaya devam etsin gibi bir hayalim vardı.

Siteyi tanıtmak için özel bir çaba da harcamamamdan kaynaklı oldukça yavaş da olsa oldukça çok insan girer çıkar oldu. şu anda bir çok düzenli okuyucumuz olduğunu biliyorum. Bu kişilerden bir kısmını uzaktan yakından tanımıyor olsam da bir kısmının benim gibi baba adayı olduğunu biliyorum. Ve sayımızın artması da heyecanlandırıyor beni.

Uzatmayayım, diyeceğim o ki Babaolmak.com’un kapısı herkese açık. Duygularını, yaşadıklarını, anılarını yazaıp yollayacak her baba’nın yazısı seve seve yayınlanacak bu sayfalarda. (Tam bu esnada fark ettiğim şey, elbette, sitenin hiçbir yerinde e-posta adresimin olmayışı) (Yarın sabah ilk iş halledeceğim bu eksiği) İSteyen yorumlar arasına yazabilir isteyen bana mail atabilir, hatta isteyenlere kullanıcıismi ve şifreyle direkt siteye yazma fırsatı bile verilir. (icabında) Yeter ki yazın…

Eminim ki, 1,2,3,5,10,20,30 yıllık babaların tecrübelerinden öğreneceğimiz çooook şeyler var ;)

Sonunda…

Sonunda… şimdiye kadar sadece tanımadığım anneler, anne adayları ve tanıdığım anneler ve anne adayları ve bir de baba yorum yazarken ilk kez tanımadığım bir baba, hatta baba adayı yorum yazdı. Yazdıklarını okumak için Anne Karnında yazısının yorumlarına gitmeniz gerekli. Özellikle baba adaylarına tavsiye ederim çünkü yaşadıkları deneyim önemli. (Tüm baba adaylarının bilincinde olması gereken bir durum) Hatta yarın aylık kontrol için doktora gitmenin arefesinde olan ben farkında olmadan “haydaaa…” deyiverdim demin. (Üstüne de koltukta sızmak üzere olan Deniz’i de uyandırıp mevzudan bahsettim…)

Yarın 28.haftamız bitiyor. Aylık bir muayeneye daha gideceğiz, detaylı ultrasonda kızımızı net göremediğimizden, nerdeyse iki aydır kızımızla ilk randevumuz bu olacak. Dolayısıyla heyecan dorukta. Arkasından da sanıyorum gidip bir bebek odası siperişi vereceğiz. (Bebek arabası ve bebek odası maceralarımız tek başına bir blog olabilecek kapasitede aslında. Özellikle de bebek arabası kısmı…)

Uzatmayayım… Detaylar ve yeni fotoğraflar yarın…

Anne Karnında – In The Womb

Bu aralar National Geographic’de yayınlanıyor: “Anne Karnında” Üç bölüm aslında. Daha doğrusu üç farklı belgesel. İlki anne karnında tek bir bebeğin ilk anından doğumuna kadar olan biteni anlatıyor. İkinci belgesel anne karnında birden fazla gebelik hakkında. (Biz ilk bunu seyretmiştik) İkiz, içiz, dördüz gebelikler ve doğumlar. Üçüncü ise (ki bunu biz de seyredebilmiş değiliz henüz) hayvanların gebelik ve doğum süreçleri.

Kesinlikle taktire şayan, doğum anını da birebir seyretmeniz mümkün. (Hem normal hem de sezaryan seyretmiş oldum böylece hayatımda ilk kez) (Ben bir şey değil, Deniz de seyretti ki dehşete düşmesine yetti ister istemez…)

Bu satırları okumakta olan anne (ve hatta baba) adayları varsa mutlaka seyretmelisiniz. Olay hakkında kesinlikle çok açıklayıcı bilgiler veriyor belgesel. Nasıl detaylı bilgi bulurum bu belgesellerle ilgili derken DVD’si çıkmak üzereymiş onu öğrenmiş oldum. Tıklayıp DVD’ler hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz… Belgeselin orijinal ismi “In The Womb” bu arada ;) (Nisan 2007 sonuna kadar aynı konuda bir NG Fotograf Sergisi de var Kanyon’da, duyurulur)

27yi de devirdik

Aslında bir sürü şey oluyor son günlerde, ama maalesef bir kaç satır yazacak vakit bulduğumda o vakitte ancak kaçıncı haftayı bitirdiğimizi yazabiliyorum. Aslında bakın yazılmak üzere neler bekliyor listemde:

– 3 hafta önceki doktor randevumuz (Hangi hastane ve nasıl bir doğum konusu konuşulmuştu. Sedat Bey hala cevap bekliyor bizden)
– Bir önceki hafta ilk kez bebek arabası, ana kucağı filan gibi “hardware” bakmak üzere birkaç mağazaya gittik, bebek arabası konusunda feci şekilde kültürümüz, bilgimiz, görgümüz artmış olarak döndük. (Hatta iki marka ve modele kadar eleme yapabildik)
– Geçen pazar ise gaza gelip bebek odası (hatta çocuk odası da aynı zamanda) bakmak üzere mobilyacılar gezdik, kabaca da olsa bilgi edindik
– Bu arada çooook eski (teee ortaokuldan) arkadaşımız Selin’le yıllar sonra görüşüp, bebeğimiz olacağı sürprizimizi yaptık. Kadın doğumcu olan Selin’se beklentilerimizin tam tersine normal doğum konusunda cesaret aşılamak yerine tam ters yönde gaz verdi. (Haydaaa…)
– Cep telefonlarımızda kayıtlı isimleri tek tek gezip güzel kız ismi var mı diye baktık
– İki ayrı kordon kanı bankasından bilgiler topladık, konuyu aramızda etraflıca görüştük. (Detaylar çok yakında burada!!!)
– Bu arada bir gece Ada’ya başka bir gece Ege’ye bakıcılık yaptık, tecrübelerimizi anlatasım var ama vakit yok, çok keyifli olduğu kadar düşündürücüydü de… (Saatlerce BabyTV izlemek zorunda kaldım, oldukça sıkı bir antreman oldu)
– National Geographic Channel’da “Anne Karnında” belgeselini izledik. (Kesinlikle kaçırmamalısınız!)
– Sezeryan mı normal doğum mu? konusunda internet’i bizzat talan ettim…
şimdi alt alta listeleyince amma yazacak şey birikmiş olduğunu gördüm, gözüm korktu… Oysa ben sadece 27. hafta bitti, Deniz’in karnı koskocaman oldu, kızımız veledimiz hiç durmadan tekmelediği gibi tekmeleri dışardan gözle bile görünüyor diyecektim sadece. Tabi bu arada bir sonraki ultrason günümüze de bir haftadan az zaman kaldı. İki aydır ilk kez doğru düzgün göreceğiz sıpamızı…

Evet ya… Çok şey birikmiş yazacak…

Çocuk Sevgisi

(Ayça şen, 7 Nisan 2007, Radikal Cumartesi)

Çocuk doğuran biz yaştaki kızların çoğu ‘doğum sektörü’ne girişti. Çocukluktan sıyrılamayan biz yaştaki kızlar doğurma işini sadece köylüler ve eski kafalar yapıyor sandığı için (ve sektör de bunu kanıtlarmış gibi hamile kıyafetleri ille taşlı, incili boncuklu, sanki ‘Artık o hayat geçti yavrum, sen de artık hanım hanımcık ol bakalım, anneliğini bil, almıyım ayağımın altına, yürrüüüü’ der gibiydi benim hamilelik zamanımda, şimdi nasıl bilmiyorum) birçok yaşıtım kızın çocuk doğurduktan sonra gözlerinde ‘sent’ işaretleriyle çocuk giyimi, hamile kıyafeti, doğum ve bebek bakımı eğitim merkezleri, ana okulları, atölye odaları açtığına şahit oldum.

Deniz’le (Arcak) ikimiz de bu tip iyi niyetli bir girişimde bulunup çocuk programı yapmaya karar verdik. Çünkü Memo ikimizin sahnesine bayılırdı. Deniz, Memo ve arkadaşlarını eğlendirmek için ciddi ciddi jonglörlük çalışmıştı, birlikte onları güldürürdük filan, baktık ki çocuk programlarında da bizi eğlendiren bir durum yok, kalktık bir çocuk programı hazırladık. Televizyon kanalları da idealistleri adam yerine koymuyor, sponsorumuzu da bulduk. O da tesadüfen karşımıza çıktı. Esnaflık yapmadılar, ekran arkasında dönen o muhabbetlere girişmediler, projeyi ruhlarıyla desteklediler. Deniz’le ikimiz de bu proje olsun ve çocuklar fikirlerini anlatabilsin, televizyonun hipnotik durumunun yalan dolan olduğunu anlasın, oradaki söz sahibi kimselerin de böyle bizim gibi zevzek olabileceğini görsün ve artiz olmaya özenmesinler diye kolları sıvadık. Uzun süre üzerinde konuştuk, uğraştık ve geçen hafta ilk çekimi yaptık.

Tamamını okumak için tıklamanız gerekecek. Ama tıkladığınıza da değer yani…

Tüm Ayça şen arşivi de şu linkte bu arada ;)

Older posts Newer posts

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑