Category: Bekar Baba (page 1 of 3)

Cuma 19:15

Cuma akşamı, 19:15, fonda biraz da zorla, Freebird çalıyor; çok yaşa Lynyrd Skynyrd; fotografını gördüğünüz masanın başında tek başıma oturuyorum; yüzümde hafif bir gülümseme. Keyfim yerinde… Hafta bitti; akşam yemeği bitti; Z. de B. de çok mutlu kalktı masadan, bense şimdi oturdum, kalan şinitzel ve yeni açtığım birayla fonda “Özgür Kuş”, kapanış yapıyorum. Geri saralım bakalım bir kaç saat…

*

Z.; geçen hafta bendeyken covid olduğu ortaya çıkınca ikinci haftaya bende devam etti, bugün itibariyle karantina bitiyor. Z. karantinada olunca geçen hafta sonu görüşemediğimiz B. de bugün, cuma okul çıkışında paketlendi getirildi. O, son dönem favorisi Kötü Kedi kitaplarını okuyup sesli gülerken Teams’de bir potansiyel müşteri ile toplantı yapıldı ve işe ara verildi. Yolda anlaştığımız üzere bu akşam şinitzel akşamı; yarınsa hamburger. Yaşasın rüşvet; yaşasın sağlıksız beslenme. Eve varmadan kasaba uğrandı, tahmini organik tavuk göğsü -çünkü gezip gezmediklerinden emin değiliz tavukların- ve kasap işi hamburger köfte tedarik edildi. Evet; büyük Z. de yok bu akşam; hafta sonu kendi evinde dinlenmek üzere öğlen civarı, vakitlice uzadı kendisi, dolayısıyla bu akşam tavuk yemekte özgür’üz… Vuhuuuu….

Z. zaten ortada yok. İninde kapalı kendisi. B. ise aç; hadi patates, hadi şinitzel modunda. Z. kahvaltısını patatesli omlet ve sosisle 16.00 sularında yapmış olmanın tokluğuyla; “akşama patates olduğunu yoldan arayıp bana söyleseydiniz bu kadar yemezdim, en azından patates yemezdim” protestliğinde “saçlarımın uçlarını boyayabilir miyim?” soru’nsalıyla arada ininden çıkıp ortalığı kolaçan ederek geziniyor.

Yolda anlaştığımız üzere, sağlıksız şinitzelin yanında sağlıklı patates derdinde olan baba bebek patatesler haşlanırken “happy friday” birasının yanında cips tırtıklasam modunda hiçbir zulasında Pringles bulamamanın sancısıyla Z’nin peşinde. (Neyse ki Z. zulasını hemen deşifre edip paylaşıyor. Yatağının altında sotelenmiş cipsler -şaşırtıcı ama gerçek- bitirilmemiş hala, üç beş tane var içinde)

Patatesler olurken “ben ödev yapayım bari” diyen B., babasının dolan gözlerini göremeden mutfaktan çekip gidiyor… Saniyeler içinde geri gelip; “dur önce sosları hazırlayayım” diyor; sos onun işi… Bir tabağa; ketçap, mayonez, ranch sos, barbekü sos koyup; bir kasede yoğurt ve nane karıştırıyor; patatesle favorisi naneli yoğurt esasında; diğer sağlıksızlar hikaye… Bu arada ketçabı hiç gözü tutmuyor, defalarca son kullanma tarihini sorguluyor. (Sadece kendi yaptığı naneli yoğurdu yedi en nihayetinde) (Linç edilmezsem sevinirim babaanne) Sonra ödev yapmaya gidiyor. (Ve 78 kere daha gidip geliyor)

Haşlanan patatesler fırın tepsisine alınıp bir bardağın dibinin yardımıyla hafifçe ezilip baharatlanırken B. tabii ki yeniden gelip “acı koymuyorsun değil mi?” deyip; “acaba güzel olacak mı” diyerek ödevlerine dönüyor. Bu esnada içinden bir şeytan, “aslında bugün cuma, ödevler hafta sonu ödevi, bugün hafta sonu değil” diyerek bir ufak deneme yapsa da “neyse yapayım da hafta sonu rahat ederim” fikri ağır basıyor, tüm bu fikirler sesli bir monolog… Gidiyor…

Z. gelip “annem saçımı boyamama izin verdi” derken cep telefonuyla kanıtlarını sunup hunhar kahkahalar atarak mutfaktan uzaklaşıyor. Patatesler fırında, tavuklar yumurtaya bulanmakla meşgul, tavada bir parmaktan az yağ kızıyor da kızıyor, matematik ödevinde 50’den geriye 5’erli ritmik sayma görevi kırmızı boyanmalıyken maviye boyanması sebebiyle ufak çaplı bir kriz, biraz mızmızlık ve üç buçuk damla gözyaşı ile savuşturuluyor. Renkli kalemler için baş vurulan ablanın kafasına “çikolata kağıtları” takmış olması çekiştirilip fırın tepsisinin köşesindeki iki bebe patatese konulan pul biberin acısının diğerlerine geçip geçmeyeceği ile ilgili fikir teatisi -patatesler çevrilirken- yapılıyor; yola devam….

Sonunda; açlığa dayanamayıp ilk bebe patatesler (tabii ki acısızlar) B’nin tabağında naneli yoğurtla buluşurken galeta unuyla kucaklaşan yumurtalı tavuk göğüsleri tavaya giriyor. Ergenspor abla da saçlarındaki aluminyum folyolarla şaşırtıcı şekilde masada yerini alınca akşam yemeği başlıyor. Baba hep ayakta çünkü sürekli patates ihtiyacı ve tavadan pişen tavuk talebi masaya hakim…

Sonuç; dakikalar içinde tüm patatesler ve nerdeyse tüm tavuklar bitiyor. B’nin “Ben daha yerim”leri, “ben onu yerim dememiştim ki”ye dönmeye başlayınca da saniyeler içinde baba mutfakta gördüğünüz masa ve kalan şinitzellerle başbaşa kalıyor. Bir kaç tane tavuk parçası hala yumurta içinde, kızgın tavanın gazabından kurtulmanın şaşkınlığı içinde, çocuklar masadan ayrılmadan “onları da kahvaltıda yeriz artık” söyleminin yarattığı yampiri gülüşler ve “çok komiksin baba” alaycılığına maruz bekleşiyorlar.

Bir anda bir sessizlik ve boşluk… Bir bira açılıyor, “niye her birinin kapağı başka renk ki?” diye soracak bir B. ortada yok; hoparlöre söylenen “Hey Google, play me some rock” sonuçsuz kalsa da cevapsız kalmıyor; “sorry but i did not understand” ile geçiştirirken Google Abla; aspiratör kapatılıp daha net bir talep geliyor babadan: “Play me some southern rock”…

Sonuç Lynyrd Skynyrd: Freebird… Şaka gibi; babanın favori parçası; elinde birası, bomba düşmüş gibi akşam yemeği sofrası…

Bonus: Elbette burda bitmiyor; malum fotograf çekilip de bu yazı kafada yazılmaya başlanırken Z gelip babanın yanına oturuyor. “Ne bu çalan? Bak benim parçam”a yanıt gelmeyince “Özgür Kuş” geyiği yapılıyor; “sonunu değil başını duysaydım tanırdım” çıkışında haklı; parçanın sonu tam bir “jam session” ve balçık gibi. Ardından başlayan ikinci parçada içerden benim neyim eksik B. “Beatles” diye ünleyerek giriyor. Doğru değil ama haksız da sayılmaz; Spotify’ın “Southern Rock” listesinde rasgele ikinci parça Allman Brothers’dan ’71 yapımı Ramblin’ Man (ve albümün ismi yine şaka gibi: “Brothers and Sisters” ve yer yer Beatles andırmıyor değil; B. kendisinin takdir edilmesinin haklı gururuyla, Z. babasının parçaların ismini küt diye söylemesinin şaşkınlığıyla mutfaktan uzaklaşıyorlar. Üçüncü parça yine Lynyrd Skynyrd; Sweet Home Alabama… Baba artık ortalığı topluyor; 20.00’de zoom’da müşteri toplantısı var, ne yaparsın Kanada ile fark sekiz saat; arkasından daha güreşilecek, mısır patlatılacak; sinema gecesi yapılacak. Sıradaki biranın kapağı beyaz; herkesin keyfi yerinde. Hafta bitti; bugün cuma!

 

Katılımcı Babalık Diye Bir Şey Varmış

Ben kendime “baba” diyordum. (Üstelik de son dönemde çevremdeki babalar baktığımda da oldukça sıradan ve ortalama bir baba) (Tamam o kadar da değil) ama meğerse bize “baba” değil “katılımcı baba” deniyormuş. Biz gazete haberi için sorular cevaplarken öğrendim bunu…
Continue reading

Susam Sokağı, Boşanma Süreci ve Çocuklar

Bu işler genelde son derece el yordamı buluşlar hatta bulamayışlarla hallediliyor ülkemizde (ve kültürümüzde). Düşünsenize; ayrıldığınızı duyan pek çok insanın ilk tepkisi (büyüyen gözlerle) “Peki çocuk kimde kaldı?” oluyor. Haftanın yarısı annede yarısı babada çözümü bile o kadar yeni ki konuştuğunuz çocuk psikologları bile çok fazla örneğini yaşadığım bir durum değil, ne desem bilemiyorum o yüzden diye cevaplayabiliyor sizi…
Continue reading

Baba Mutfakta: Mozaik Pasta (Üstelik de muzlu)

Evet, babalar da yemek yapar. Hatta yemeyi seviyorlarsa daha da çok yaparlar. Tatlı seviyorlarsa (mesela) sevdikleri tatlıya istedikleri her an ulaşmak için tatlı da yaparlar. (İrmik helvasını güzel yapmam bundandır) Üniversitede aileleriyle yaşamayanlar zaten yemek yapmayı öğrenirler ya da baba-kız yaşayanlar, kendileri için olmasa da kızları için sık sık yemek yaparlar…
Continue reading

Tam Bir Yıl, İki Ev

Uzun zamandır Babaolmak.com’da yazmaya başlayacağım bir konu bu. Hep kıyısına kadar gelmiş olsam da belki de konunun hassasiyetinden ve ince ayar gerekliliğinden çevresinden dolandım. Belki de sadece zamanı gelmemişti. Ama biliyorum ki blog yazmaya başlamamın, blog yazmayı sevmemin en önemli sebeplerinden biri log tutmak, kayıt altına almak…
Continue reading

Older posts

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑