Doğa düşkünü babalar ve çocukları

Ortak noktaları doğaya düşkün olan dört farklı baba… Küçük yaşta bebeklerini yanlarına alıp dağa tırmanan, kampa giden yürüyüşe katılan cesur babalar ile yaşam tarzlarını  konuştuk.

(Akşam Pazar, 14 Mart 2010, Ekin Türkantos)

Doğaya düşkün, dağa çıkmaktan, yürüyüş yapmaktan, bisiklete binmekten, kamp hayatından keyif alan babalar, çocukları olduktan sonra da yaşam şekillerini değiştirmedi. Bu hobilerini çocuklarıyla paylaşıp,  onları da küçük yaşta doğayla buluşturan babalardan kimisi sosyal sorumluluk projesi kapsamında, kimisi de doğanın zengin nimetlerinden faydalanmak amacıyla onlarla birlikte el ele verip çeşitli yerlere geziler düzenledi. Bunun çocuk gelişimi üzerine olumlu yanlarından da bahseden babaların ortak görüşü ise ‘Bizler kendine güvenen çocuklar yetiştirdik’ oldu.
Ailecek spor yaparak mutluyuz
Caner Odabaşoğlu, 35 yaşında. Macera Akademisi kurucu ortağı
‘Oğlum Can Berk 19 aylık. O beş aylık olduğundan beri spor yapıyoruz. Yazın bisiklete biniyoruz, orman yürüyüşleri yapıyoruz. Henüz annesinin karnındayken ailecek nasıl açık havada olabileceğimizi araştırmaya başladık, koşuya uygun  bebek arabası bulduk. Dünyada yaygın bir yaklaşım bu ama baktık Türkiye’de marjinal olmuşuz! Spora meraklıyız çünkü ailece bu şekilde mutluyuz. Adım Adım Oluşumu (AAO) kapsamında Antalya maratonunda da Can Berk ile koştuk. Türkiye’de hayırseverlik koşusu kavramını başlatan bir platform olan AAO’da koşarken çevrenizden bir STK’ya bağış desteği vermesini istiyorsunuz. Hem koşmaya, sağlıklı olmaya dikkat çekiyorsunuz, hem de STK’nın faaliyet alanına. Oğlumla beraber başarmak fazladan fiziksel yorgunluk getirmiyor ama psikolojik ve lojistik olarak işi zorlaştırıyor. Onun ihtiyaçlarını öngörmek ve temin etmek temel önceliğim.
Varış çizgisini ne pahasına olursa olsun değil, oğlumun huzurlu olduğu şekilde geçmek önemli. Doğaya ve spora dönük bir baba olmanın dezavantajı, hobi ve uğraşlarınıza hamilelik ve doğumdan sonraki ilk aylarda ara vermenin getirdiği boşluk, depresyona meyilli zaman. Bu dönemde sabırla çözüm yolları aramanız gerekiyor. Hobinizi paylaştığınız, size güvenen bir eşinizin olması da çok önemli. Can Berk, şimdiden iletişime çok açık, pozitif enerji dolu bir küçük adam. Televizyon gibi onu tembelleştiren oyalayıcılardan uzak tutup ona istediği ilgi ve zamanı ayırıyoruz.’
Oğlum çadır kurdu, su taşıdı, atın doğumuna şahit oldu
İsmail Şahinbaş, 42 yaşında. Sırtçantam gezi dergisi yayın yönetmeni, turizmci, fotoğrafçı.
‘Oğlum Deniz Önen 8 yaşında. Onu büyüdükçe zor olmayan yürüyüşlere katarak, çekimlerde yardımcı olmasını sağlayarak olayın içine kattım. Deniz’in de içinde bulunduğu ‘İnce Belin Buğusu’ ve ‘Çay ve Göç Yolunda Yörükler’ belgesellerini çektim. Ayrıca ‘Sırtçantam’ dergisi için pek çok gezi konusu çekiminde yanımda oldu. Her şeyden önce kendisine güvenen bir insan yetiştiriyorsunuz. Belgeseli çekerken 4 yaşındaydı ve 5 gece çadırda kaldı. Su taşıdı, keçilerin ve atın doğumuna şahit oldu. Oğlakları besledi, kamp ateşi için odun taşıdı. Daha ne olsun. Bir gün ‘Okulda yörük göçü yaptığından ve gördüklerinden arkadaşlarına bahsettin mi? diye sormuştum. Cevabı çok net olmuştu: ‘Anlatsam da anlamazlar ki!’ Benim çocukluğum küçük bir köyde geçti. Deniz ise Cihangir’de doğdu. Hala evin içine çadır kuruyor, evin içinde fotoğraf çekiyor. İşim gereği geçtiğimiz yılı Kocaeli’nde geçirdim. Deniz benimle Yuvacık’ta kaldı.  Gündüz köpeği ile gezip, balık tuttu, tavşanları yakalamaya çalıştı. Bence temelde doğa sevgisini ve güven duygusu kazandı. Bunu yaşamının her evresinde anımsayacaktır. Evin içinde benim tüm kamp malzemelerimi kullanıyor. Derslerini başında baret ya da alın feneri ile yapıyor. Televizyonda, İZ TV ve National Geographic Wild izliyor. Okulunun fotoğrafçılık kolunda. Bazı hafta sonları kamp kurmaya ve doğayı gözlemeye gidiyoruz. Kendi sırt çantası, matarası, fotoğraf makinesi ve batonu var.’
Babalık içgüdüleri   emekle canlı kalıyor
Haldun Aydıngün, 52 yaşında.  Maratoncu ve dağcı
‘Kızım Bengi, 20 yaşında. Şu anda Avustralya’da üniversitede okuyor. Ben 1978’den beri dağcılık yapıyorum. Doğmadan önce onu göğsümde taşıyacak bir düzenek satın almıştım. Erkeklerin babalık içgüdüleri kadınların annelik hisleri gibi güçlü ve kendiliğinden değildir. Emek verilerek canlı tutulması gerekir. Kızımla ilk kez doğaya çıktığımızda 45 günlüktü. Sıcaklığını, nefes alışını, rüzgarda saçlarının dalgalanışını hissettim. İki aylıkken gene göğsümde küçük bisiklet turları, 6 aylıkken de kayak yapabiliyorduk. Benim için en kötü baba tipi kendi hobilerini ve özlemlerini zorla çocuğuna yaşatmaya çalışandır. Bu nedenle onu zorlamadım. 3 yaşında kamp yaptık. 2006’da 3936 metrelik zirveye birlikte ulaştık. Üç yıl boyunca Likya Yolu’nun değişik etaplarını yürüdüm. İnsanın kızıyla dağlara gitmesi hem keyif, hem de endişe kaynağı oluyor. En çok sevdiğiniz ortamı onunla paylaşıyor, öte yandan onu tehlikeli bir işe götürdüğünüz için de tedirgin oluyorsunuz.’
Çocuğum olduktan sonra hayat tarzımı değiştirmedim ve o hep benimleydi
Timur Danış, 54 yaşında. Organik pazar gönüllüsü ve ürün temsilcisi
‘Oğlum Yunus, 9 yaşında. Yunus’tan önce ne yapıyorsam, sonra da aynısını yaptım. Annesi çalışıyordu. Yunus’a ben bakıyordum. Bir süre sonra deneyimli bir çocuk bakıcısı oldum. Bu aynı zamanda katlanılmaz bir durumdu çünkü evde zaman geçmiyordu. Biz de çaresiz sokaklara çıkıyor, dağlara yürüyüşe gidiyorduk. Yunus iki yaşına geliyordu, o günlerde Amerika Irak’a saldırmaya hazırlanıyordu. Ülkenin her yerinden tepkiler geliyordu. Evimizde savaşı beklemek dayanılmazdı. Ankara’ya yürümeye karar verdim. Yunus yaşamımın o kadar merkezindeydi ki onun da yürüyüşe katılması normaldi. Annesinin isteklerini yerine getirdik, Yunus’u da arabaya koyup yürümeye başladık. Ne güzel ki ülkem savaşa karşı çıkıyor biz de oğlumla Ankara’ya, barışa yürüyorduk. Ancak basının göbeğinden itirazlar gelmeye başladı. Onlara göre, hava soğuktu, çocuk üşürdü, baba çocuğunu kullanıyordu. Yunus’un etrafında çok fazla fotoğraf makinesi ve polis telsizleri belirmeye başlayınca, İzmit’ten onun eve dönme vakti geldi. O günü hiç unutmayacağım. Doğum günümdü. Teoman’ın ‘Bugün benim doğum günüm, babamın öldüğü yaştayım’ sözlerini mırıldanarak Ankara’ya yürüdüm. İstanbul’a döndüğümde Türkiye savaşın kendi topraklarında başlamasına engel olmuştu. Ülkem, oğlum ve ben ülkemin savaşa girmesini engellemiştik. Bana oğlunu kullanan baba denmesine o kadar kırılmıştım ki    üstesinden gelmek için Yunus ile 3 bin kilometrelik bir yolculuğa çıktık. Sonra gezi başımızdan geçenleri Git’e yazdım. Bana söylenen kem söz sahiplerine verdiğim yanıtın küpürü olarak hala da dosyamda durur.’

Doğaya düşkün, dağa çıkmaktan, yürüyüş yapmaktan, bisiklete binmekten, kamp hayatından keyif alan babalar, çocukları olduktan sonra da yaşam şekillerini değiştirmedi. Bu hobilerini çocuklarıyla paylaşıp,  onları da küçük yaşta doğayla buluşturan babalardan kimisi sosyal sorumluluk projesi kapsamında, kimisi de doğanın zengin nimetlerinden faydalanmak amacıyla onlarla birlikte el ele verip çeşitli yerlere geziler düzenledi. Bunun çocuk gelişimi üzerine olumlu yanlarından da bahseden babaların ortak görüşü ise ‘Bizler kendine güvenen çocuklar yetiştirdik’ oldu.

Ailecek spor yaparak mutluyuz

Caner Odabaşoğlu, 35 yaşında. Macera Akademisi kurucu ortağı

‘Oğlum Can Berk 19 aylık. O beş aylık olduğundan beri spor yapıyoruz. Yazın bisiklete biniyoruz, orman yürüyüşleri yapıyoruz. Henüz annesinin karnındayken ailecek nasıl açık havada olabileceğimizi araştırmaya başladık, koşuya uygun  bebek arabası bulduk. Dünyada yaygın bir yaklaşım bu ama baktık Türkiye’de marjinal olmuşuz! Spora meraklıyız çünkü ailece bu şekilde mutluyuz. Adım Adım Oluşumu (AAO) kapsamında Antalya maratonunda da Can Berk ile koştuk. Türkiye’de hayırseverlik koşusu kavramını başlatan bir platform olan AAO’da koşarken çevrenizden bir STK’ya bağış desteği vermesini istiyorsunuz. Hem koşmaya, sağlıklı olmaya dikkat çekiyorsunuz, hem de STK’nın faaliyet alanına. Oğlumla beraber başarmak fazladan fiziksel yorgunluk getirmiyor ama psikolojik ve lojistik olarak işi zorlaştırıyor. Onun ihtiyaçlarını öngörmek ve temin etmek temel önceliğim.

Varış çizgisini ne pahasına olursa olsun değil, oğlumun huzurlu olduğu şekilde geçmek önemli. Doğaya ve spora dönük bir baba olmanın dezavantajı, hobi ve uğraşlarınıza hamilelik ve doğumdan sonraki ilk aylarda ara vermenin getirdiği boşluk, depresyona meyilli zaman. Bu dönemde sabırla çözüm yolları aramanız gerekiyor. Hobinizi paylaştığınız, size güvenen bir eşinizin olması da çok önemli. Can Berk, şimdiden iletişime çok açık, pozitif enerji dolu bir küçük adam. Televizyon gibi onu tembelleştiren oyalayıcılardan uzak tutup ona istediği ilgi ve zamanı ayırıyoruz.’

Oğlum çadır kurdu, su taşıdı, atın doğumuna şahit oldu

İsmail Şahinbaş, 42 yaşında. Sırtçantam gezi dergisi yayın yönetmeni, turizmci, fotoğrafçı.

‘Oğlum Deniz Önen 8 yaşında. Onu büyüdükçe zor olmayan yürüyüşlere katarak, çekimlerde yardımcı olmasını sağlayarak olayın içine kattım. Deniz’in de içinde bulunduğu ‘İnce Belin Buğusu’ ve ‘Çay ve Göç Yolunda Yörükler’ belgesellerini çektim. Ayrıca ‘Sırtçantam’ dergisi için pek çok gezi konusu çekiminde yanımda oldu. Her şeyden önce kendisine güvenen bir insan yetiştiriyorsunuz. Belgeseli çekerken 4 yaşındaydı ve 5 gece çadırda kaldı. Su taşıdı, keçilerin ve atın doğumuna şahit oldu. Oğlakları besledi, kamp ateşi için odun taşıdı. Daha ne olsun. Bir gün ‘Okulda yörük göçü yaptığından ve gördüklerinden arkadaşlarına bahsettin mi? diye sormuştum. Cevabı çok net olmuştu: ‘Anlatsam da anlamazlar ki!’ Benim çocukluğum küçük bir köyde geçti. Deniz ise Cihangir’de doğdu. Hala evin içine çadır kuruyor, evin içinde fotoğraf çekiyor. İşim gereği geçtiğimiz yılı Kocaeli’nde geçirdim. Deniz benimle Yuvacık’ta kaldı.  Gündüz köpeği ile gezip, balık tuttu, tavşanları yakalamaya çalıştı. Bence temelde doğa sevgisini ve güven duygusu kazandı. Bunu yaşamının her evresinde anımsayacaktır. Evin içinde benim tüm kamp malzemelerimi kullanıyor. Derslerini başında baret ya da alın feneri ile yapıyor. Televizyonda, İZ TV ve National Geographic Wild izliyor. Okulunun fotoğrafçılık kolunda. Bazı hafta sonları kamp kurmaya ve doğayı gözlemeye gidiyoruz. Kendi sırt çantası, matarası, fotoğraf makinesi ve batonu var.’

Babalık içgüdüleri   emekle canlı kalıyor

Haldun Aydıngün, 52 yaşında.  Maratoncu ve dağcı

‘Kızım Bengi, 20 yaşında. Şu anda Avustralya’da üniversitede okuyor. Ben 1978’den beri dağcılık yapıyorum. Doğmadan önce onu göğsümde taşıyacak bir düzenek satın almıştım. Erkeklerin babalık içgüdüleri kadınların annelik hisleri gibi güçlü ve kendiliğinden değildir. Emek verilerek canlı tutulması gerekir. Kızımla ilk kez doğaya çıktığımızda 45 günlüktü. Sıcaklığını, nefes alışını, rüzgarda saçlarının dalgalanışını hissettim. İki aylıkken gene göğsümde küçük bisiklet turları, 6 aylıkken de kayak yapabiliyorduk. Benim için en kötü baba tipi kendi hobilerini ve özlemlerini zorla çocuğuna yaşatmaya çalışandır. Bu nedenle onu zorlamadım. 3 yaşında kamp yaptık. 2006’da 3936 metrelik zirveye birlikte ulaştık. Üç yıl boyunca Likya Yolu’nun değişik etaplarını yürüdüm. İnsanın kızıyla dağlara gitmesi hem keyif, hem de endişe kaynağı oluyor. En çok sevdiğiniz ortamı onunla paylaşıyor, öte yandan onu tehlikeli bir işe götürdüğünüz için de tedirgin oluyorsunuz.’

Çocuğum olduktan sonra hayat tarzımı değiştirmedim ve o hep benimleydi

Timur Danış, 54 yaşında. Organik pazar gönüllüsü ve ürün temsilcisi

‘Oğlum Yunus, 9 yaşında. Yunus’tan önce ne yapıyorsam, sonra da aynısını yaptım. Annesi çalışıyordu. Yunus’a ben bakıyordum. Bir süre sonra deneyimli bir çocuk bakıcısı oldum. Bu aynı zamanda katlanılmaz bir durumdu çünkü evde zaman geçmiyordu. Biz de çaresiz sokaklara çıkıyor, dağlara yürüyüşe gidiyorduk. Yunus iki yaşına geliyordu, o günlerde Amerika Irak’a saldırmaya hazırlanıyordu. Ülkenin her yerinden tepkiler geliyordu. Evimizde savaşı beklemek dayanılmazdı. Ankara’ya yürümeye karar verdim. Yunus yaşamımın o kadar merkezindeydi ki onun da yürüyüşe katılması normaldi. Annesinin isteklerini yerine getirdik, Yunus’u da arabaya koyup yürümeye başladık. Ne güzel ki ülkem savaşa karşı çıkıyor biz de oğlumla Ankara’ya, barışa yürüyorduk. Ancak basının göbeğinden itirazlar gelmeye başladı. Onlara göre, hava soğuktu, çocuk üşürdü, baba çocuğunu kullanıyordu. Yunus’un etrafında çok fazla fotoğraf makinesi ve polis telsizleri belirmeye başlayınca, İzmit’ten onun eve dönme vakti geldi. O günü hiç unutmayacağım. Doğum günümdü. Teoman’ın ‘Bugün benim doğum günüm, babamın öldüğü yaştayım’ sözlerini mırıldanarak Ankara’ya yürüdüm. İstanbul’a döndüğümde Türkiye savaşın kendi topraklarında başlamasına engel olmuştu. Ülkem, oğlum ve ben ülkemin savaşa girmesini engellemiştik. Bana oğlunu kullanan baba denmesine o kadar kırılmıştım ki    üstesinden gelmek için Yunus ile 3 bin kilometrelik bir yolculuğa çıktık. Sonra gezi başımızdan geçenleri Git’e yazdım. Bana söylenen kem söz sahiplerine verdiğim yanıtın küpürü olarak hala da dosyamda durur.’

0 Comments

  1. Bizim babayı unutmuşlar yahu :=))

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑