Bugünün araştırma konusu velet milletinin ortalık yerlerde, parkta, bahçede veya markette avazları çıktığı kadar bağırmaları.

Kızımız bu aralar oldukça gürültücü ve zaman zaman bağırarak bir şeyler yaptırmayı denediği oluyor. Sadece bir silah olarak kullanmıyor elbette sesini… Yüksek tonda da konuşulabildiğini fark ediyor, sesini keşfediyor. Bizler de bir şeyleri bağırarak istediğinde en sakin halimizle istediği şeyi elde etmesinin bu şekilde mümkün olmayacağını anlatıyoruz. (Anında sesi de isteyiş şekli de değişiyor elbette…)

Dün akşamüstü kalabalıkta bağırma ile de tanıştık. Aslında yanlış ifade etmeyeyim, ben olay mahalinde yoktum Z ve annesi büyük bir marketteyken olay yaşanmış… Bunun üzeirine de konunun araştırılması şart oldu…

Bu gibi durumlar için ana başvuru kaynağımız Babycenter‘da  konuyla ilgili yazılmış bir yazı bulduk. Birebir olarak halka açık yerlerde (hatta markette) bağıran çocuklar, sebepleri ve neler yapılabileceği ile ilgili yazı.

Yazıyı ingilizce okumak istemeyenler ve armut pişse ağzıma düşse diyenler için ufak bir özet yapayım:

Bu velet meilletinin kalabalık içinde bağırması veya çığlık atmasının ana sebebi genellikle ebeveyne karşı inat etmek, sinirlendirmek, utandırmak, delirtmek olmadığını söylüyor uzmanlar. Ana sebeplerden biri “keşif” hem seslerini hem de kalabalık bir yerde ses kullanımını keşfediyorlar. Yanı sıra talepte bulunuyorlar aslında. “İlgi” talep ediyorlar ve bunu kalablık bir yerde bağırdıklarında daha çabuk elde edebileceklerini biliyorlar… “Benimle ilgilen!” “Ve bunu şimdi yap” demenin bir şekli kalabalıkta bağırmak.

Kişisel tecrübemize dönecek olursak, Z., tek tük kelimeler söylemeye, anlaşılmaz cümnleler kurmaya başladığı ilk günlerden beri sesini bir ilgi isteme aracı olarak kullanıyor. Bunu en net yaşadığımız ortam otomobil yolculukları, ne zaman otomobilde eşimle sohbet etrmeye kalksak ve bir süreliğine kızımızı kendi haline bıraksak hemen o da konuşmaya ve bizlere bir şeyler söylemeye başlıyor ve sesi gittikçe yükselerek bizi kendi aramızda konuşamaz hale getiriyor. (Hala devam ediyor bu)

Konumuza dönelim. Yüksek tavanlı çok geniş mekanlarda bağrıldığında veya çığlık atıldığında oluşan yankının da çozukları cezbettiği söylenenler arasında.

Peki ne yapmak lazım, neler yapılabilir, neler denenebilir?

– Her zaman mümkün olmasa da veledinizin karnının tok, altının kuru olduğundan emin olmakta fayda var. Bir alışveriş merkezinde karnınız aç ve feci sıkışmış halde dolaşıyor olmak hoşunuza gider miydi? (Böylesi durumlarda herhangi bir çocuktan çok daha fazla arıza çıkaran yetişkinler oluyor)

– Çok sakin ve resmi yerlerden kaçınıp kalabalık ve gürültülü market ve restoranları tercih edebilirsiniz. Sizin gibi ailelerin, çocukluların yoğun olarak tercih ettiği mekanlarda çok daha rahat edeceğiniz ve anlayışla karşılanacağınız kesin.  (Öte yandan zaten gürültülü olan bir yerde sizin çıkardığınız gürültünün de arada kaynaması mümkün olacaktır)

– Çocuğunuz mutlu veya keyifli olduğu için de bağırıyor olabilir. Böyle durumlarda onu eleştirmeyin ve tepkili olmayın. Ondan sessizce daha alçak sesle konuşmasını rica edin. “ev içindeki sesiyle” konuşmasını isteyebilrisiniz veya net bir şekilde bağırmasının sizi rahatsız ettiğini, başınızın ağrıdığını söyleyebilirsiniz. (Her şeyden önce sessiz konuşmanız sebebiyle sizi duyabilmek için sessizleşmek, sesini azaltmak zorunda kalacaktır.) Yeri gelmişken eklemekte fayda var, bizim böcek de anne ve babasının rahatsızlıklarına çok duyarlı. Israrla benim kucağımda taşınmak isteyip, annesine gitmek istemediğinde “sırtım çok ağrıdı biraz anneye gitsen”  dediğimde hiç itirazsın anında anneye gidiyor (veya tam tersi) Hatta bu durumu o kadar ciddiye aldığı oluyor ki bir sonraki gün ısrarla diğer tarafın taşınmasını istediği oluyor.

– Oyuna dönüştürün. O bağırırken siz de onunla yüksek sesle konuşun ama ardından da sesinizi alçaltıp, “bakalım şimdi kim en sessiz şekilde konuşabiliyor” benzeri oyunlar oynayabilirsiniz. kalabalık yerlerde işleri hızlandırmak adına onun bağrışını “aslan gibi kükrüyorsun, bravo, peki minik kedi gibi de miyavlayabilir misin ?” diyerek susturabilir ve kendisini sessizleştirebilirsiniz.

– Duygularını anlamaya çalışın. Kalabalık bir ortamın ona o anda çok fazla gelip gelmediğini tartın, öyle olduğunu düşünüyorsanız daha fazla üzerine gitmeden hemen ortamdan çıkın.. Sıkıldığını hissediyorsanız “çok az kaldı, birazdan işimiz bitiyor” benzeri telkinlerle idare etmesine yardımcı olun ama sözünüzü de tutun ve fazla uzatmayın… Güvenini de kaybetmemiş olursunuz “az kaldı” konusunda…

Öte yandan bağırarak size bir şey yaptırıp yaptırmadığı konusunda da son derece uyanık olmanız ve hiçbir şekilde bağırışının ardından istediğini yapmamanız lazım.

– Oyalayın. Gerek minik oyunlar yaratarak, gerek markette alışveriş sırasında ona görevler verip raflardan bir şeyler almasını sağlayarak, çevrede neler olup bittiğiyle ilgili konuşarak, hatta reyonlardaki ürünlerle ilgili şarkılar uydurarak aklını sürekli meşgul etmek oldukça iyi bir yöntem.

– Önce davranın. O istemeden ona bir bisküvi, kurabiye vb. verin. Böylece oyalanmış da olacak. Yukarıda da bahsettiğim gibi, önemli olan o bunu size bağırarak yaptırmadan önce davranmanız ;)

– Size bakanları boşverin! Son öneri de bu. Başlangıçta son derece utanç verici olduğunu düşündüğünüz bu tip durumların aslında son derece normal olduğunu, her anne babanın başına mutlaka geldiğini hatırlayın. Hele de market gibi zaten gürültünün olduğu yerlerde hiç dert etmeyin.