Meyve Suyu Hakkında Yanılgılar ve Gerçekler

Dünya Meyve Günü ile ilgili etkinlik duyurusunun altında meyve sularıyla ilgili bilgisizliğimi ve bu bilgisizlikten dolayı kaygılarımı dile getirip var mı bu konuda detaylı bilgisi olan demiştim. Malum; bir takım oturmuş yanılgılara sahibiz ve bu konudaki açıklamalar da anne ve babalar için çok faydalı olacaktır.

Aslında tam da doğru noktadaymışım ki Meyve Suyu Endüstrisi Derneği kaynaklı detaylı bilgi ulaşıverdi hemen elime. İçerik tam da istediğim gibi olduğundan bunu hemen dosya olarak yayınlayayım dedim. Böylelikle el altında “meyve suyu”na dair hem detaylı bilgi hem yanlış bilinen bazı kulaktan dolma bilgilerin gerçekleri bulunacak. Ki bu vesileyle Türkiye’de benzer bir kategorizasyon olmasa da yurt dışında meyve suyunun süt ve süt ürünleriyle birlikte sınıflandırıldığını da öğrenmiş oldum. (Darısı başımıza…)

Hala sorusu olanlar için yorumlar bölümündeki soruların cevaplarını edinmek de benim görevim olsun; bir şekilde gerekli kişilere ulaşıp cevaplarını alıp yayımlayacağım.

Son olarak da belirtmek isterim ki MEYED babamın derneği değil :) Ben de MEYED’in temsilcisi veya sözcüsü değilim, sadece konuyu merak ettiğimden ve açıkçası Babaolmak.com’da yazdığım soruya çok hızla cevaplar yolladıklarından ve gelen “sık sorulanlar ve cevapları” tam da ihtiyacımız olan bilgileri içerdiğinden bu kadar detaylı şekilde yazıyorum. Ki bu bilgilere MEYED’in kendi sitesinden de ulaşabilirsiniz.

Her içecek meyve suyu mudur?

Meyve suyu endüstrisinin ürettiği ürünler meyve oranına göre Türk Gıda Kodeksi (TGK) gereğince dört ana kategoriye ayrılmaktadır. Bunlar içerdiği meyve oranına göre sırasıyla meyve suyu, meyve nektarı, meyveli içecek ve aromalı içecek olarak adlandırılmaktadır. Bu ürünler arasındaki en önemli fark içerdikleri doğal meyve miktarı ile ilgilidir.

En yüksek meyve içeriğine sahip olan meyve suyu, tümüyle meyveden dönüşen bir içecektir ve gıda kodeksine göre meyve oranı % 100’dür.

Bazı meyvelerin suyu ya da püresi %100 tüketime uygun değildir. Örneğin kıvamı koyu olan kayısı ve şeftali gibi ya da tadı çok ekşidir olan vişne, limon gibi meyvelerin suyunu tek başına tüketmek uygun değildir. Bu neden ile tat dengesinin sağlanması amacı ile bu meyvelerin suyunun belirli miktar su ile seyreltilmesi ve su ile bozulan tat dengesinin şeker vb maddelerle yeniden kurulması zorunludur. Bu gruba meyve nektarı denilmektedir ve meyve nektarlarına eklenmesine izin verilen maksimum şeker ve içermesi gereken minimum meyve oranı TGK gereğince yasal olarak belirlenmiştir. Nektarlar üretildiği meyve çeşidine göre %25-99 arasında meyve oranına sahiptir. ÖRNEĞİN; meyve oranı limon nektarında en az %25, vişne nektarında en az %35, şeftali ve portakal nektarında en az %50’dir.

Meyve suyu ve nektarı; meyveye en yakın içeceklerdir. Meyveli içecek ve aromalı içecek ise meyveye daha uzak tiplerdir. Bunlardan meyveli içecek en az %10, aromalı içecek ise %0-9 arasında meyve içermektedir.

Meyve suyu ve benzeri ürün kategorileri altında tüketicilere sunulan bu ürünlerin hepsi “güvenilir gıda” kapsamında yer alıp, hijyenik şartlarda üretilmektedir. Ancak içerikleri ile birbirinden ayrılan bu ürünlerin özellikleri bilinmeli ve tercihler “Bilerek Yapılmalıdır”.

Meyve suyu çürük meyveden mi işleniyor?

Üretici firmaların tüm uyarılarına rağmen fabrikaya gelen tonlarca meyve arasında ham ve/veya ezilmiş meyvelerin bulunması doğaldır. Bu nedenle, meyvelerin fabrikaya gelmesinin ardından uygulanan başlıca basamaklarından birisi ayıklama işlemidir. Bu basamakta çalışan işçiye; ‘yiyemeyeceği meyveyi ayır!’ talimatı verilmektedir. Ardından meyvelere iki kademeli bir yıkama işlemi uygulanmaktadır.

Çürük ve küflü meyvenin rengi ve tadı meyve suyuna da yansımakta ve tüketici tarafından kolayca algılanmaktadır. Ayrıca gıda kontrol laboratuvarında patulin analizi ile kolayca saptanmaktadır. Meyve suyunda patulin miktarının litrede 50 mikrogramı aşması yasaktır.
Dolayısıyla hiçbir üretici son ürününe zarar gelmesi riskini göze alamaz.

Meyve suyu koruyucu katkı içeriyor mu?

Bazı gıdaların muhafazası için benzoat, sorbat gibi kimyasal koruyucu kullanıldığı doğrudur. Ancak meyve suyu uzun zamandır bu gıdaların arasında değildir. Gelişen teknoloji koruyucu kullanılmasına gerek bırakmamaktadır. Ayrıca, TÜRK GIDA KODEKSİ de meyve suyuna koruyucu katılmasına izin vermemektedir. Koruyucu maddenin varlığı, laboratuarda fermantasyon testi ile saptanmaktadır.

Ambalajlı meyve suyunun uzun ömürlü olmasını sağlayan, bozulmaya yol açan mikroorganizmaların ısı etkisi ile öldürülerek kapalı bir sistem içinde hijyenik şartlarda dolumunun yapılması ve sonradan mikroorganizma bulaşmasının ambalaj ile önlenmesidir.

Bu neden ile ambalaj açılmadığı sürece ürün özelliklerini korumakta ve bozulmamaktadır. Ambalaj açıldıktan sonra ise saklama şartlarına bağlı olarak, buzdolabında ve sağlıklı şartlardaysa 6-7 gün, açıkta ise 2-3 gün içerisinde ürün bozulur. Bu da meyve suyunun koruyucu katkı maddesi içermediğinin en açık kanıtıdır.

E Kodu nedir, E 330 zararlı mıdır?

Katkı deyince tüketicini aklına E 330 gelmektedir. Bunun nedeni, ortalıkta dolaşan bir listede E 330’un yanıltıcı bir şekilde tehlikeli ve kanserojen olarak tanımlanmasıdır.
Gıda maddelerinin zararsızlık durumu, bilimsel araştırmalar sonunda belirlenir. Zararsızlık dozu belirlenen ve güvenli kullanım koşulları bilinenlere bir kod verilir. Bu kod, Avrupa Birliği’nin simgesi olarak, Avrupa sözcüğünün İngilizce söylenişi olan ‘Europe’ kelimesinin baş harfinden gelen E kodudur. Bu ve benzeri kodlar, endeksleme sistemi oluşturulmak için verilir. Böylelikle, tüketicinin de ambalaj üzerinde bilgilendirilmesi amaçlanır. Bu kodlar Avrupa Birliği tarafından her katkı maddesi için belirlenir. E330 ise bu grupta, sitrik aside verilen koddur.
Sitrik asit (limon asidi), çoğu meyvede ve özellikle portakal ve limon gibi sitrus (narenciye) meyvelerinde doğal olarak bulunan bir bileşiktir. Toksikolojik araştırmalar sitrik asidin zararlı olmadığını göstermektedir. Bu nedenle, yalnız TÜRKİYE’de değil, ABD ve AB ülkelerinde de asitlendirici katkı olarak kullanılmasına izin verilmektedir.

Gıda katkı maddelerinin her birinin kullanımına, uzun bilimsel araştırmalar sonucunda, uluslararası kuruluşların düzenlemelerine göre izin verilir. Birleşmiş Milletler WHO (Dünya Sağlık Organizasyonu) ve FAO’nun (Dünya Gıda Tarım Organizasyonu) ortak organizasyonu olan ‘Codex Alimentarius’ Komisyonu, dünya ticareti için ortak ve paralel bir ‘gıda katkı maddeleri genel standardı’ oluşturur. Söz konusu standarda, WHO ve FAO tarafından oluşturulan uzmanlar komitesi JECFA (Joint FAO/WHO expert committee on food additives), dünyada gıda katkı maddelerinin toksikolojik çalışmaların düzenlenmesini, yürütülmesini ve sonuçlarının değerlendirilmesini yapan tek kuruluş olarak görev yapmaktadır. Bu nedenle, katkı maddelerinin ticaretine, sadece bu kuruluş tarafından izin verilebilir. Aynı komite tarafından, katkı maddesinin ömür boyu hiçbir sağlık riski oluşturmadan tüketilmesi gereken doz belirlenerek, ambalajın üzerine yazılması şart koşulur.

Türkiye’de ise gıda katkı maddelerinin kullanımı, 5179 sayılı gıdaların üretimi, tüketimi ve denetlenmesine dair kanun hükmündeki kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkında kanun ve 16 Kasım 1997 tarih ve 23172 sayılı Resmi Gazetede Türk Gıda Kodeksi Yönetmenliği’ne uygun olarak yapılmaktadır. Mevcut gıda katkı maddeleri mevzuatımız birebir AB mevzuatına uygundur. Mevzuat, AB’deki değişikliklere göre anında güncellenir. Ayrıca, JECFA’nın çalışmaları sürekli takip edilir. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) de, tüm dünya ülkeleri tarafından benimsenen ve imzalanan anlaşma gereği, her ülkenin kendi ulusal mevzuatını hazırlarken Codex Alimentarius dokümanlarını referans almasını mecbur kılar. MEYED üyesi olan ve kayıtlı endüstriyel üretim gerçekleştiren tüm firmalar üretimlerinde gıda katkı maddelerini, bilimsel gelişmeleri göz önünde bulunduran JECFA, WHO, FDA ve EFSA’nın (Avrupa Gıda Standartları Birliği) tavsiyelerine göre kullanır. En önemlisi, Türk meyve suyu üreticileri, izin verilen dozajların çok çok altında uygulama yapmaktadır.

Meyve suyu obeziteye yol açıyor mu?

Meyve suyu, tatlı bir sıvı gıda olmasından dolayı, yüksek kalorili olarak algılanmaktadır. Fazla kiloya yol açan nedenlerin başında da kalori gelir. Bu nedenle, meyve sularının kilo aldırdığı konusunda yanlış bir kanı yaygınlaşmıştır. Meyve suyu meyveden dönüşen bir içecek olmasına rağmen aynı kanı meyve için geçerli değildir.

Meyve suyunun sağladığı kalori de meyve ile aynı ölçüdedir. Örneğin; 100 gram meyve ya da meyve suyu ya da meyve nektarının sağladığı kalori 45–50 kcal arasındadır. Meyve suları ayrıca, vitamin, mineral ve antioksidan yönünden zengin bir gıda takviyesidir. Bu nedenlerden dolayı, obeziteye sebep olması, aşırı miktarda tüketilmemesi şartıyla, mümkün değildir. Son yıllarda yapılan araştırmalar da obezite ile meyve suyu tüketimi arasında bir ilişki olmadığını ortaya çıkarmıştır. Hatta bazı durumlarda, meyve suyu tüketen gençler ve çocuklar arasında daha az obezite hastalığına rastlandığına dair bilimsel bulgular vardır. (www.archpediatrics.com, Houston Academy of Medicine, on June 2, 2008, Theresa A. Nicklas, DrPH; Carol E. O’Neil, PhD, MPH, LDN, RD; Ronald Kleinman, MD, Association Between 100% Juice Consumption and Nutrient Intake and Weight of Children Aged 2 to 11 Years, July/August 2009, Carol E. O’Neil, PhD, MPH, LDN, RD; Theresa A. Nicklas, DrPH; Ronald Kleinman, MD, Relationship Between 100% Juice Consumption and Nutrient Intake and Weight of Adolescents)
Meyve suyunun ayrıca vitamin, mineral ve antioksidan kaynağı olduğu unutulmamalı, obezite nedenleri başka yerlerde aranmalıdır.

Meyve suyu diş çürüklüğü nedeni midir?

Diş çürüklüğünü kolaylaştıran başlıca etkenin, flor eksikliği olduğu bilinmektedir. Diğer etken, ağız ve diş hijyeni eksikliğidir. Eğer bu iki faktöre uyuluyorsa, gıdaların diş çürüklüğüne etkisi oldukça kısıtlıdır. Son bilimsel araştırmaların gösterdiği budur.
Eğer gıda sıvı ise bu etki daha da kısıtlı olmalıdır. Çünkü; dişe sıvaşma olasılığı yoktur ve ağızda kalma süresi çok kısadır. Meyve suyu da bunlardan birisidir.
Önemli olan flor alımının ve ağız bakımının yeterli olmasıdır.

Antioksidan nedir, meyve suyunda var mıdır?

Antioksidan, organizmada serbest radikalleri tutuklayan bileşiklerin genel adıdır. Sindirim, gerilim, çevre gibi faktörlere bağlı olarak oluşan serbest radikaller hücreye ve DNA’ya zarar vermekte, bağışıklık sistemini zayıflatmakta, hastalanmayı kolaylaştırmakta ve yaşlanma sürecini hızlandırmaktadır. Antioksidanlar işte bu zararlı etkileri ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle sağlıklı yaşam için yeterli miktarda alınmaları önerilmektedir.
Meyve, sebze ve bir meyve türevi olan meyve suyu doğal antioksidanca en zengin gıdalardır. Meyve suyuna kırmızı rengini ve buruk tadını veren bileşiklerin antioksidan etkisi oldukça yüksektir.

Neden ve ne kadar meyve suyu içilmelidir?

Beslenme fizyolojisi açısından meyve suyunun tipik özellikleri; su miktarının yüksek olması, yeterli miktarda mineral (potasyum, magnezyum vb), vitamin (A,C,E, folik asit vb) ve antioksidan (polifenol, karoten, antosiyanin vb) içermesi, şeker miktarının düşük olması ve enerjiye çabuk dönüşmesi; buna karşılık yağ içermemesidir. Bundan dolayı beslenme uzmanları, meyve suyu içmek için çok sayıda neden sıralamaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de, bu nedenle günde en az beş porsiyon (five+ a day) meyve, sebze ve türevlerinin tüketilmesini önermektedir. Bir bardak meyve suyu da bir porsiyon meyve ile eşdeğer kabul edilmektedir.

Bazı meyve suları daha mı yararlıdır?

Her meyve suyunun, içeriğinde bulunan meyvelere göre sağladıkları faydalar da değişiklik gösterir. Ancak bu, birinin daha yararlı olduğu değil, farklı noktalarda yararlı oldukları şeklinde yorumlanmalıdır. Bazı meyve sularının antioksidan kapasitesi diğerlerinden daha yüksek düzeydedir. Bunlar arasında vişne, üzüm ve nar suyu yer almaktadır. Ancak her meyve surunun antioksidan bileşiği ve etkisi farklılık gösterir. İşte bu nedenle, antioksidan içerikli bir meyve suyu diğer aynı içerikli meyve suyunun yerini tutmaz.

Ayrıca meyve suyu yalnızca antioksidan değil aynı zamanda vitamin ve mineral deposudur. Söz konusu mineral ve vitaminlerin dağılımları da meyve suları arasında farklılık gösterir. Yalnızca bazı dönemlerde trend halini alan tatlar, diğerlerinden daha faydalı olduğu algısı yaratmaktadır. Burada önemli olan, meyve suyu satın alırken içeriğindeki vitamin ve mineral bileşiklerinin, etiketi okuyarak iyi anlaşılması ve bu yönde seçim yapılması önerilmektedir.

Meyve suyunun raf ömrü ne kadardır?

Meyve suyu, ambalajlandıktan sonra 12 ay kalitesini korumakta ve tüketici beğenisini kazanmaktadır. Bu süreye raf ömrü denilmektedir. Raf ömrünün bitmesi için meyve suyunun bozulması gerekmiyor. Renginin, tadının veya kokusunun tüketici tarafından beğenilmemesi yetiyor.
Bu nedenle meyve suyunun raf ömrü AB’de olduğu gibi ülkemizde de 12 ay olarak benimsenmektedir. Bu amaçla dolum tarihinden sonraki 12.ay, meyve suyunun ambalajında son tüketim tarihi veya SKT kısaltması ile belirtiliyor.
Son tüketim tarihi geçmese de ambalajı açıldıktan sonra meyve suyunun kısa sürede bozulacağı unutulmamalıdır.

Etiketteki hangi bilgiler daha önemlidir?

Meyve suyu ambalajları üzerinde bulunan etikette, üretici firma, içerik bilgileri, parti numarası, net miktarı ve son kullanma tarihi gibi birçok bilgiye yer verilir. Tüm bu bilgilerin dikkat ile okunması gerekir. Ancak özellikle gıdanın yasal olması, güvenliği ve gerçekliği konusunda bilgi veren üretim izni, raf ömrü ve meyve oranı hakkında verilen bilgiler okunmalıdır. Bu bilgilerin yer almadığı ambalajlı meyve suları asla tercih edilmemelidir.
Bu bilgilerin yer almadığı meyve suyu, ambalajlı da olsa satın alınmamalı veya iade edilmelidir.

Kaynak: MEYED
Aynı bilgiye PDF formatında ulaşmak isterseniz diye…

0 Comments

  1. merakli anne

    28 May 2010 at 20:46

    Bu bilgileri bizimle paylastiginiz icin cok tesekkurler. Yalniz meyve suyunun kalorisi meyve ile ayni olabilir ama en onemli eksigi meyve yediginiz zaman ayni zamanda cok faydali olan meyvenin liflerini de yigiyorsunuz ama meyve suyunda bu lifler yok, cunku meyvenin suyu cikarilip posasi atiliyor, dolayisiyla meyvenin kendisini yemek suyunu icmekten daha faydali!

  2. Ceyhun Artan

    31 May 2010 at 14:51

    teşekkürler.

  3. Tolga Darcanlar

    07 Haz 2010 at 13:13

    Blogunuzu zaman zaman takip etmekteyim. Dun aksam televizyonda izledigim bir programda (Fransa M6 kanali) konu edilen katki maddeleri dikkatimi cekti ve sizlerle de paylasmayi istedim. Bilmem bu bilgiler sizce de bilinmekte midir ama mumkun oldugunca çok kisiyi bilgilendirmekte fayda olacagi dusuncesindeyim. Yapilan arastirmalardan cikan sonuclara gore bazi katki maddelerinin cocuklarda hiperaktiviteye neden oldugu belirlenmis. (E124 – E128 gibi) Bu nedenle alinan bir karar ile bu maddeyi iceren urunlerin ambalajlarina "E____ katki maddesi icermektedir. Cocuklarda hiperaktiviteye, konsantrasyon zorluluguna neden olabilir" ibaresi zorunlulugu getirilmekte. Yakin zamanda zorunlu olacak bu ibare yuzunden bir cok itibarli marka bu katki maddelerine alternatif aramakta.
    Bir kere daha ne yedigimize, bize ne yedirilmeye calisildigina dikkat edelim.

  4. sağolun çok faydalı bilgiler, bir bardak meyve suyunun porsiyon meyve ile eşdeğer kabul edilmesi ilginç gerçekten. Yazılarınızı çok beğendim, sitemden olabildiğince link vermeye çalışacağım.

  5. Bu yazıyı daha önce detaylı okuma imkanım olmamıştı.

    Aslında meyve suyunun obeziteye yol açtığını söyleyen kaynaklar biraz da lifi temel alır. Yani bir insan bir oturuşta lifinden dolayı bir portakal yiyebilirken, 4 portakalın suyunu içebilir, yani tek portakallık şeker alacakken, 4 portakallık almış olur. Tabi meyve suyunda bulunmayan lifler de şüphesiz vücut için çok yararlıdır. Öte yandan bazı meyvelerin sularının bu kadar kolay sıkılabilmesinde de bir bit yeniği var diye düşünüyorum. Yani mesela kış aylarında bol olan portakal C vitamini deposu, bir portakal yiyerek o kadar C vitaminini alamazsınız. Bol su ve şeker içeren karpuz da kendi başına bir meyve suyu gibi. Dolayısı ile meyve suyu içmeyelim şeklinde değil de, bunu ara sıra içilecek hoş bir içecek olarak görmek ve meyve tüketimi karşılığı olarak düşünmemek gerekir diye düşünüyorum.

    Bir de glisemik indeks konusu var. Meyveler genel olarak zaten glisemik indeksi düşük besinlerdir, yani kan şekerimizi hızla çıkartır, sonra hızla düşürürler. Meyve suyu lifleri de kaybettiği için glisemik indeksi meyveden de düşük olmalı diye düşünüyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑