İlkokul Seçimi – Bölüm 2

Geçen bölümü özetlemek gerekirse özel / devlet seçimini yapmış; bahsedilecek okullar listemizi yapmış, yazının amacından bahsetmiştik. (Niye çoğul konuşmaya başladıysam; sanki yemek tarifi programı sunuyorum)

Okul listesi kadar önemli olan şey sanıyorum değerlendirme kriterleri. Dolayısıyla sanırım onları belirleyip sıralamakta da fayda var. Sonuçta okul gezerken ya da tartarken bir takım kriterlere göre listenizi küçültmeye çalışmakta fayda var. Bir takım kriterlere göre elemeler yaparak elinizde kalan okullar üzerinden ilerlemek sanırım hayatı biraz olsun kolaylaştıracaktır. Elemede zorlanılan yerlerde elbette ki bonus kriterler kullanılabilir.

babaolmak_esofman_zÖzel okulların tamamında bir takım kriterler otomatikman göz ardı edilebilir hale geliyor. Bunlar en başta “Temizlik” ve “Güvenlik” olsa gerek. Özel bir okulda idareci olarak çalışan bir arkadaşım “Büyükşehirlerde biz velilerin çocuklarını özel okullara vermesinin tek bir sebebi var; “Temizlik” ve “Güvenlik” gibi temel fiziksel kriterler” demişti. “Özellikle ilk dört yıl için eğitim öğretim hepsinde neredeyse aynı; bizler parayı bu iki şeye ve bu konularda görevli personelin düzgünlüğüne veriyoruz“ diye de eklemişti.

Yanlış bir tespit değil ama elbette ki eksik. Çünkü aslında okul tercihinin en kritik yanı (bana kalırsa) çocuğunuzun kişiliğine saygı gösterecek kurumu tercih etmek olmalı. Tabii ki sadece kişiliğine değil, yetkinliklerini, becerilerini, yönelimini de gözardı etmeyip tan tersine besleyebilecek hassasiyet ve dikkatte olması da özellikle bakılacak şeylerden biri olmalı.

Dağıtmadan, başa dönelim. Kriterler. Güvenlik ve temizlik gibi temel kriterler üzerinde konuşmaya gerek bile yok sanırım.

– Lokasyon
– Geçmiş, köklülük
– Kurumsallık
– Butiklik
– Eğitim Öğretim ve İdarenin ayrışması (kuvvetler ayrılığı ilkesi)
– Kampüs, bina, fiziksel şartlar
– Servis
– Yemek
– Kıyafet
– Sosyal aktiviteler
– Ek masraflar
– Kitap kırtasiye seçimi ve masrafları
– Kadrosu
– Öğrenci / şube sayısı
– Varsa eğer etüd anlayışı
– Finansal durum
– Teknolojiye bakış açısı, teknoloji kullanımı
– Yabancı dil
– Kendi ana sınıfından gelme zorunluluğu
– Eğitim anlayışları ve öğrencilere yaklaşımları
– Her ne kadar karşılaştırma yaparken değerlendirme dışı tutuyor olsam da elbette ki okul ücreti (Maalesef ki bu, tüm veliler için aslında listenin ilk sırasında yer alan kriterlerden biri)

Bu listede herhangi bir önem sırası yok. Aksine alabildiğince karışık. Zaten bu arada veliden veliye önem sırası değişebilecek kriterler bunlar. Açıkçası ben de nötr kalmak adına kendi tercihim ya da inanışıma göre bir önem sırası yapmaktan imtina edeceğim.

Yukarıda sanırım 21 kriter sıralamışım. Arttırmak mümkün elbette bunları. Bir yerde ne kadar “kıllanmak” istediğinizle de alakalı. (ya da belki nerede yaşadığınızın farkında olup olmamakla da ilgili olabilir; hadi farkında olmak demeyelim de kabul etmek ya da etmemek denebilir belki)

Mesela; 21 maddeyi biraz daha arttıracak olsam;

– Gösteri ve törenlere bakış açıları ve tavırları
– Dine bakış açıları
– Atatürk’e bakış açıları gibi gibi daha zor kriterler de eklenebilir (Özellikle son ikisiyle ilgili herhangi bir farklı yaklaşıma denk delinemeyeceğini düşünüyorum ben)

Uzatmayayım. Bu yazdığım 20+ kriteri tek tek incelemeye gerek var mı kararsızım. Ancak her bir kriter aslında toplam puana mutlaka ediyor seçim yaparken. Ama fazla ama az… Dolayısıyla okul arayışı ve değerlendirmesi esnasında bu kriterleri aklın bir kenarında tutmakta fayda var.

Lokasyon: Tamamen kişisel bir tercih olmakla birlikte İstanbul gibi trafiği “zor” bir şehirde, bir çocuğun trafikte olabildiğince az zaman geçirmesi gerektiğine inanıyorum. Sadece bu kriterle bile “en iyi okul, eve en yakın okuldur” önermesi yapılabilir. Ancak şunu da unutmamak lazım ki; pek çok ebeveyn bir yandan zorunlu olarak yakın okulları tercih edemez durumda oluyorlar. Öyle ya; çocuğunuz sizden önce eve dönerse onu karşılayacak biri gerekecektir. Varsın serviste sürünsün… Basit bir örnek: Z’nin okulu 9:00’da başlıyor. Z’nin servise binme saati 8:25, okula 8:50’de varıyor. Bunun için 7:30 gibi alarm çalması ve uyanma sürecine başlamak yeterli. Söyleyeceğin en vurucu şey şu: Z’nin bazı sınıf arkadaşlarını servis 7:25-7:30 gibi alıyor evlerinin önünden.

Geçmiş, köklülük: Bu kriteri oldukça önemsiyorum galiba. Bir geleneği olan okulların öğrencilerini daha doğrusu mezunlarını da sahiplenmelerini oldukça önemli buluyorum. Aynı şekilde bir noktadan sonra da mezunların, eski mezunların okullarını sahiplenmeye başlaması hoşuma gidiyor. 3-4 senelik geçmişi olan okulların rüştünü ispatlaması için daha uzun süreye ihtiyaç olduğunu, en azından ilk 4+4’ün mezunlarının verilmiş olması gerekli sanıyorum. (Ben okuduğun Anadolu Lisesi’nin ilk mezunları arasındaydım; Z’de okuduğu ana okulunun ilk mezunu… Elbette çok özel bir durumu oluyor ilk mezun olmanın ama tüm ceremeyi de, düzensizliği, oturmamışlığı, amatörlüğü de bu ilk öğrencilerin yaşadığı bir gerçek. Yanı sıra ben, kızımın okulun en büyük sınıfı olarak okumasını istemedim. Bu yüzden değerlendirmemde eksi puan verdiğim okul da oldu mu? Oldu.

Kurumsallık: Aslında bir arkadaşıma okul tavsiyesi verirken çok detaylı olarak bu konuyu konuşma şansım oldu. Devlet okullarında “öğretmen seçmek”, “öğretmen bulmak” önemliyken, özel okullarda aslında “kuruma güven” önemli oluyor. Kurumsal duruşu, prensipleri net ve oturmuş bir yapı, kesinlikle çok önemli. Ve bu konu aslında başlı başına bir yazı konusu.

Butiklik: Fabrikasyona karşıyız. Kurumsallık = Çok okulu, şubesi, yaygın bir ağı olması değil. Tek bir okulu olup şube sayısıyla da çok butik kalan ama aynı zamanda son derece de net bir kurumsal duruşu olan okullar var. Butik olmak beraberinde her çocuğa özel olarak ilgi gösterebilmeyi, her çocuğu tanıyabilmeyi getiriyor. Öte yandan okulun kurumsallığı ve vizyonu ise her bir çocuğu nerelere yönlendirebileceği ve çocukların önüne kişiselleştirilebilir büyük dünyalar sunması açısından önemli oluyor.

Kuvvetler Ayrılığı: İdari ve akademik yönetimin birbirinden ayrışması, farklı kadrolar tarafından bu iki alanın yönetiliyor olması bence çok önemli. (Hele de Montessori gibi öğrenci – eğitimci – veli üçgenine dayanan ve patronu yok den bir sisteme inan biri olarak kuvvetler ayrılığını önemiyorum. Evet.

Fiziksel Şartlar: Elbette ki önemli; yeşili olmayan asfalt ve betondan oluşan okullar var. Elbette ki ana kriter olmamalı ama gerçekten de eşitliği bozmak konusunda mutlaka önemli bir yeri var bu kriterin.

Servis: Taşere mi edilmiş, içerde mi halledilmiş; anlaşalı şirket kimdir, neyin nesidir? Her gün ama her gün sabah ve akşam çocuklarını söz konusu araca bindireceğinizi; hostes abla ve şoför abiye emanet edeceğinizi; servisten almaya yetişemediğinizde bu kişilerle muhatap olacağınızı; okulun prensipleri ne olursa olsun serviste de başka bir dünya olduğunu unutmamanızı öneririm. Sadece emniyet kemerli koltukları olan servis araçlarından bahsetmiyorum. Yolda dinlenen müzikten; serviste uygulanması mümkün ödül – ceza anlayışına kadar geniş bir dünya bekliyor çocuğunuzu servislerde.

Yemek: İçerde mi pişiyor dışarda mı? Mönü ne kadar zengin, ara öğünler nelerden oluşuyor, ne kadar sağlıklı ne kadar organik? Yemeklerinde de ara öğünlerinde de yıllardır sadece tam buğday unu kullanan, bu konudaki hassasiyetini hiç pazarlamadan sessiz sedasız sürdüren okullar var.

Kıyafet: Esnekliğe ne kadar izin olduğu çok önemli. Z’nin okulunda üç ayrı renk polo yaka t-shirt istediğin gibi giyilebilirken etek, pantolon ya da bermuda şort alternatiflerinden istediği kombini yapabiliyor veletler. İlk anda “ne lüzumsuz” deseniz de yıl boyu sizi ne kadar rahatlatan bir esneklik olduğunu fark ediyorsunuz. Öte yandan okulunuz butikleştikçe kıyafet ücreti artmaya başlıyor. Öyle ya okulun sadece 3 şube 1. Sınıfı var. O boy kıyafet o kadar az sayıda üretilmek durumunda ki, ister isteme yüzlerce şubesi, binlerce 1. Sınıf öğrencisi olan bir okulun kıyafet fiyatlarına göre daha yukarda kalıyor.

Ek masraflar: Biz okul ararken pek çok okul için sene boyunca da pek çok ek masraf kalemi çıkarttıklarını duymuştuk. Söylenen şey bizim başımıza gelmedi ama araştırırken aklınızda olmasının faydası var.

Kitap Kırtasiye: Aynen yukardaki ek masrafla kalemi gibi; kırtasiye malzemelerinin kendinden ya da anlaşmalı olduğu yerden almaya zorlayan okul duyduk. Kitap kırtasiye deyip geçmeyin; 500 TL – 2500 TL arasında oynayabilen bedeller var.

Kadro: Elbette ki en önemli kriterlerden biri ama özel okullarda kadroyla ilgili pek hareket alanınız yok. Bu yüzden güvenmeniz gereken yer idare. İdarenin bu konulardaki tavrı ve prensipler. Okulun kültürü.

Bu arada unutmamak lazım ki ilk senelerde çocuğunuz sadece sınıf öğreteniyle değil; sınıf öğretmeni; yabancı dil öğretmeni ve rehberlik öğretmeninden oluşan üçlüyle geçiriyor vaktinin büyük kısmını. Sadece sınıf öğretmeni avına çıkmayın yani. Kombo bakın… (bakabiliyorsanız)

Öğrenci/Şube sayısına yukarda değindim aslında. Butiklikle ilgili büyük. Öte yandan bana kalırsa sınıf 18 kişi ya da 24 ya da 25… Çok hayati sayısal değişiklikler değil bunlar. Bir özel okulun sınıftaki öğrenci sayısının da 40-50’lri bulmayacağını hepimiz biliyoruz. Geçelim.

Etüd: Pek çok özel okul 15-15:30 civarı çocukları evlerine postalarken “etüd” adı altında çocukları sosyal şekilde oyalayan okullar da var. Böylelikle çocukların eve ebeveynlerinden önce gitmeleri engellenmiş oluyor. Karşılayacak birini bulmakla uğraşmıyor; bu külfetten kurtuluyorsunuz. Benim en beğendiğim özelliklerdendi bu. Etüd yerine hafta içi okul çıkışlarında sanat atölyesi düzenleyen kurumlar da var ki tadından yenmez açıkçası.

Yabancı dil: İngilizceye nasıl olsa bolca maruz kalıyor bu yavrular deyip ilk olarak Almanca ya da Fransızca öğretmekle başlayan okullar var. Bence iyi fikir.

Finansal Durum: Nasıl bilgi alınır bilmem ama okulculuk işi oldukça maliyetli olduğundan bir okulun sürdürülebilirliği, sizi yarı yolda bırakıp bı rakmayacağı oldukça hayati. Böylesi okul duymamış olmakla birlikte butik girişimler için bu risk her daim var. Öte yandan da “no risk no gain”

Teknoloji: Malum iPhone, İpad ve benzeri cihazlar devrindeyiz. Veletler artık internete ve bu cihazlara doğuyorlar. Peki ya okuldaki durum ne? Okulun bu konudaki yaklaşımı nedir? Bilmekte; sormakta fayda var.

Kendi ana okulundan gelme zorunluluğu: pek çok okul böyle bir zorunluluğu karşınıza getirse bile çok az okul gerçekte bu kadar katı. Ama yine de bu konuya boyun eğmek ya da eğmemek sizin elinizde.

Biz ana okulumuzdan çok memnun olduğumuz için bir sene daha aynı yerde devam etmesini çok daha önemli bulduk ve burnumuzun dikine gittik; memnunuz da bu durumdan ;)

Sanırım kriterle konusunda yeteri kadar klavye oynattım. Bir sonraki bölümde artık okullardan bahsetmeye çalışacağım.

Yazının ilk bölümü burada…

0 Comments

  1. Merhaba , okul seçimi bölüm 3 aradım ama bulamadım sanırım yazmadınız, kadriye Faik koparan hakkında yorumunuzu merak ettim, fikir ve görüşlerinizi paylaşabilirseniz çok sevinirim, teşekkürler.

  2. Diyez Beksaç

    13 Nis 2015 at 15:24

    Bu faydalı yazı için çok çok teşekkürler, ancak okullar hakkındaki gözlemlerinizi yazacağınızı söylediğiniz gönderiyi göremedim? Yoksa tembellik edip devamını yazmadınız mı :) Şaka bir yana yanıtınız için şimdiden teşekkürler

  3. Merhaba, yazınızın başında bbom maceranızdan bahsetmişsiniz. Bir sakıncası yoksa biraz detaylandırabilirmisiniz? Benim çok ilgimi çekiyor çocuklarım için iyi olabilir diye düşünüyorum. Tecrübe etmiş birinden bilgi almadan da karar vermek istemedim.

    Şimdiden teşekkürler

    Oya TOSUN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑