Tuvalet eğitimi hakkında tam yedi yıl önce yazmışım. Yedi yıl (7)… Vay be dedim önce… Sonra Z. İle B.’nin yaş farkının 7 yıl olduğunu düşündüğümde çok da şaşırılacak bir şey olmadığını fark ettim.

Daha acayibi ise oğluşun tuvalet eğitimine başlamasının 3. Gününde aklıma geldi Babaolmak.com’a girip de “tuvalet eğitimi” araması yapmak. Kendi blogumdan önce başka yerlerde turalayıp farklı kaynaklarda (buna Türkçe bloglar da dahil) tuvalet eğitimi konusunu yeniden okudum. (Evet; kafa gidiyor bazen)

Buradaki “tuvalet eğitimi” yazısına girip dolandığımda, 7 yılda yazıda kullandığım görsellerin yer aldığı bazı sitelerin yok olduğunu, resimlerin açılmadığını filan gördüm. Yeni bazı kaynakların da eskiden olmadığını görüp şaşırmam da sonradan ilginç geldi mesela. Bir dikkatimi çeken şey de sayfa gösterimini arttırmak için pek çok içeriğin artık slideshow ya da galeri mantığıyla sayfa sayfa olmasıydı. (Biraz sinirleniyorum bu duruma) (Gören de der ki ilk kez internette geziyor adam yıllardır.)

Bir diğer konu da 7 yıl önce nerdeyse sadece “Bay Bay Bezim” kitabı varken şu anda konuyla ilgili kitap alternatiflerinin çok artmış olması…

Hepsini geçtim malum, artık sosyal medya var. Çoğu zaman can sıkıcı olsa da doğru yer(ler)de iseniz pek çok insanın deneyiminden ve desteğinden faydalanmak söz konusu. Ne mutlu.

Gelelim oğluşun deneyimine… (Baba oğul full time aynı evde olmadığımızdan maalesef konuyla ilgili gözlemlerim ister istemez kısıtlı…)

Daha önce bir ufak deneme yapmış olmakla birlikte henüz erken olduğuna karar verip biraz ötelemiştik konuyu. Bu yakınlarda yuvadaki arkadaşlarının nerdeyse tamamının tuvalet eğitimine başlamaları (hatta biraz yol almış olmaları) sebebiyle biz de okulun tatil olduğu bu haftayı yeni bir girişim için uygun bulduk. Sonraki hafta okula gittiğinde de arkadaşlarının ve öğretmenlerinin gazıyla tuvalet eğitiminin pekişmesi daha kolay olabilir… (Bir önceki yazıda olduğu gibi iş bittikten sonra yazmıyorum bu sefer; yazıyı yazarken 4. Günün sonundayız henüz) Dolayısıyla şimdilik ilk 4 gün ile başlayayım; sonra güncelleyebilirim yazıyı…

0.Gün – Cumartesi

Bugün hep beraber mini bir partiyle tuvalet eğitimine “start” veriyoruz. Hatta konudan oğluşun da haberi var. Ablası ile birlikte minik bir takım pastacıklar ve hatta mumlar ve hepimizden hediyeler almış olarak mini bir kutlama ile kendisine gaz vereceğiz ve “Beze Bay Bay” diyeceğiz. (Dedik de) Pasta üflemekler, hediyeler ve hatta bezin çıkarılışı ve uçaklı roketli ilk külotun giyilmesi… Külotun kuru kaldığı süre, yaklaşık 120 saniye… (Köpek Gofret Efendi partiden hemen önce evin içine öyle bir mıçmıştı ki oğluşun çeyrek çay bardağı çişi dişimizin kovuğuna gitmedi desem yeridir) Anne sakin, asayiş berkemal…

1.Gün – Pazar

Üç günlük (ya da benzeri) tuvalet eğitimi yazılarının da hep bahsettiği gibi zor gün. Belden aşağı fora, evin her yerine çişler fora. Pazar günü anne evde yalnızdı maalesef üstelik… Gün sonu; annede soru işaretleri, tırmanmaya başlayan kaygı.

2. Gün – Pazartesi

İş çıkışı eve geldiğimde uzunca bir tişörtle belden aşağısı çıplak oğluşla karşılaştım; çiş yapma sıklığı 15 dakika civarıydı. Salondaki halı dışarda asılıydı. (Neden acaba?) Annemizin kaygı seviyesi ve soru işaretleri yüzünde okeye dördüncü arar gibiydiler… Acaba erken mi daha; oğlan daha mevzuya uyanamadı galiba gibi sorularla birlikte anne spora gitmek için koşarak uzaklaştı. Evden çıkarken son sözü “Hadi 15 gün sonra görüşürüz” oldu. Ben de biraz gerilmiş olasam da çaktırmayı gözüm yemedi. Anne spordayken kazasız belasız ve hiçbir yere çiş kaka yapmadan idare ettik. Yaklaşık 10 dakikada bir lazımlığa gidip oturmaklar olsun; her çişten sonra sticker ödülleri olsun; sistem oturmaya başlamıştı zaten annemiz sayesinde.

3. Gün – Salı

İşten çıkıp eve geldiğimde oğluşun altında eşofman altı vardı. (Ciddi gelişme) Bir önceki güne kıyasla aralıklar uzamış 30 dakika civarına çıkmıştı; gün içinde pek çok kaza olmuştu, anne çok daha yorgun ama çok hafifçe daha umutluydu gördüğüm kadarıyla. Öte yandan oğluş bir tık daha umursamaz gibi görünüyor “çişin var mı?” sorularına ya “hayır” diye cevap veriyor ya da sorular kendisine çarpıp “tınnnnnnnn” diye geri geliyordu. Salı akşamlarını genelde başbaşa geçiriyoruz; annesi “10 dakikada bir filan oturunuz lazımlığa” uyarısının ardından gittiğinde asayiş berkemaldi açıkçası. Yine de, itiraf etmek gerekirse, oğluşun gelip kucağıma kurulmasına ne kadar bayılsam da bu sefer biraz gerilmekte olduğumu fark ettim. Hatta kucağımda otururken sohbet sırasında halının hala dışarda asılı olmasıyla ilgili (klasik) “niye” sorusuna ben önce dalgınlıkla “havalansın diye orda olabilir” yanıtını verdikten dakikalar sonra bizzat kendisi “çünkü ben ona çiş yaptım” diye yanıtlayınca biraz daha gerildiğimi itiraf etmem gerekir. Yanımda yedek kıyafet yoktu malum…

Uzatmayayım iki üç sefer sorulara ve lazımlığa oturtma taleplerime olumlu yanıt alsam da bir süre sonra “çişim yok” konulu dirençler baş gösterdi. Tam olarak annesinin tariflediği şekilde sorunun ve olumsuz yanıtın 10 saniye kadar ardından yerde oyun oynarken “ben buradan kalkayım da çoraplarım ıslanmasın” cümlesini duydum. Kaza geliyorum demişti. Neredeyse tepkisiz biçimde durumun üstesinden geldik. Üst baş değişti. Akşamın geri kalanında başka bir kaza da yaşamadık. Geri kalan dirençlerde “ben gözümü kapayacağım bakalım sen kendi başına eşofmanını indirip lazımlığa oturabilecek misin” türü icatlarla kendisi lazımlığa gitmeye ikna oldu. Gün sonunda oğlan uyuyup anne eve döndüğünde; anne yorgun olsa da aralıkların açılmış olmasından ötürü biraz daha olumluydu garibim. Evdeyken sorunu çözmek konusunda ruh hali olumlu olsa da “ben bir daha hiç dışarı çıkamayacak mıyım?” “bir daha hiç tatile gidemeyecek miyiz?” “10 dakikada bir tuvalet mi arayacağım” “yanımızda bir sürü yedek mi olmalı” “her yere lazımlık mı taşımalıyım” “vaz mı geçsek” konulu panik ataklar sık sık kendisini yoklar olmuştu. Gözünde de tik başlamış gibiydi sanki ama söylemedim kendisine…

4. Gün – Çarşamba

Bugün anne cephede tek başınaydı ancak aralıklar yaklaşık bir saate çıktığından bana yansıyan hava oldukça olumluydu. En azından her gün biraz daha gelişme var şimdilik.

Bu arada geceleri yatarken beze devam şu anda. (O kadar da değil)

Planım şu anda dört günlük olan gelişmeleri düzenli eklemek yazıya. Şimdilik konuyla ilgili bir kaç linki de paylaşarak bitireyim yazıyı:

– İlk olarak ablamızın konuyla ilgili macerasına BURAYA tıklayarak ulaşabilirsiniz.

– Parenting.com’dan “3 Günde Tuvalet Eğitimi Yöntemi” konulu yazı için ŞURAYA tıklayabilirsiniz. (3 günmüş… Bilemiyorum)

Tuvalet eğitimiyle ilgili en büyük problemlerle baş etmenin 8 yolu

Tuvalet eğitimiyle ilgili 20 ipucu

– Tuvalet eğitimi şarkısına ihtiyacınız olursa diye BURADA bir YouTube linki var.

– “Baskıcı Olmayan Tuvalet Eğitimi” diye bir şey varmış. (Oysa baskı yapmak ebeveynliğin fıtratında var sanki) Bakınız bu link Türkçe bu arada.

– Ben erkek çocuğun sağda solda “küçük pet şişe” yöntemiyle kolaylıkla rahatlatılabildiğini gözlemiş bir kişi olarak “in pet şişe we trust” diye düşünürdüm; pet şişenin cicili bicili ve opsiyonel hayvancıklı olanını yapmışlar meğersem. (Ve üstelik erkek de kız da kullanabilir demişler, emin değilim…)

Potette’yi tek geçerim bu arada… Yıllarca işimize yaradı…

– Hürriyet’te de konuyla ilgili bir yazı var bakınız

– Blogcu (ve uykusuz) anneler ve Blogbabba’nın deneyimlerinin derli toplu durduğu şu dosyayı öneriyorum…

– Pek çok yapılmaması gerekenlerin çok çok yorumla harmanlandığı anne notları için ŞURACIĞA tıklayabilirsiniz.

– Pedogog Adem Güneş’in sitesinde de konuyla ilgili bir yazı bulabilirsiniz.

Tuvalet Eğitimi ile ilgili bir takım kitaplar bakınız şu linkte; arama sonuçlarının alt kısımlarına indikçe Liderlik Eğitimi olsun Çevre Eğitimi olsun Solfej Eğitimi’ne kadar başka eğitim çeşitleri ile ilgili kitap önerileri de var. (Kupon biriktirmeden, çekilişsiz kurasız dev hizmet… )

Şimdilik sanırım bu kadar… Daha ilk yazıdan ne ben ovırdoz olayım ne de siz… ;)